11 *

281 41 26
                                    

Üç şey hakkında kesinlikle emindim. Birincisi; Araz bir kurt adamdı. İkincisi; Araz'ın bir parçası -Ne kadar baskın olduğunu bilmediğim bir parçası- beni öldürme içgüdüsüyle yanıp tutuşuyordu. Üçüncüsü ise; kayıtsız şartsız, geri dönülmez bir biçimde ona aşıktım.

Üç gün sonra...

Benim için yeni bir dönem başlamıştı. Artık okula servisle gitmiyordum. Araz sabahları arabasıyla beni alıyor, beraber gidiyorduk. Okulda da bize çevirilen meraklı gözlere inat el ele dolaşıyorduk.

Öğle teneffüsünde okul mescidinde öğle namazımı kıldım. Dersin başlamasına daha vakit olduğu için o arada fırsattan istifade Araz'ın sınıfına ziyarette bulundum. Kapıdan girdim. Çoğu öğrenci yemeğe inmiş olduğundan, kendi sırasında oturmakta olan Araz'ın yanısıra sadece üç kişi daha vardı sınıflarında.

Önden üçüncü sırada, cam kenarında oturan Araz'ın yanına kadar yürüyüdüm. Pencereden sınıfa doluşan güneş ışınları Araz'ın yüzüne konduğunda zaten olduğundan daha da yakışıklı göstermişti onu.

Tam Araz'ın sağ yanındaki boş iskemleye oturacaktım ki, elimden tutarak beni kendine doğru çekip kucağına oturmama neden oldu. Bu sırada tiz ve kısık sesli bir ciyaklamada bulunmuştum. Saniye vakit geçirmeden sağlam bir refleks ile kucağından hemen kalktım.

"Milletin içinde olmaz," diye fısıldadım, yanındaki iskemleye otururken. Eteğimi düzelttim. Hoş gerçi millet olmasa da bana göre değildi kucakta oturma olayı. Bu tür şeyleri evlenmeden önce düşünmüyordum.

"Maşallah," dedi Araz. "Öğle namazını kaçırdığını hiç görmedim."

"Allah beni yaratırken gözümü, kulağımı, bacağımı, kolumu her şeyimi tam yaratmış. Bir noktayı kaçırmamış. Hal böyleyken ben de namazımı kaçırmamaya çalışıyorum ve ona günde beş kez teşekkür ediyorum namaz şeklinde. Mini minnacık bir teşekkür de olsa... Sen kılıyor musun peki namaz?"

"Hayır," dedi Araz dudaklarını birbirine bastırarak. Tutuşmakta olan ellerimiz dizimin üzerinde duruyordu.

"Günde bir vakit de olsa kılmanı önerebilirim sana. Beş yerine, bir kere de olsa Allah'a teşekkür etmek, tamamen nankörlükten iyidir bence."

Araz'ın baş parmağı nazikçe elimin üzerinde dolaşırken, "Böyle söyleyince utandım şimdi halimden," dedi.

"Utanıp üzelecek bir şey yok ki," dedim omuz silkerek. "O'nun merhameti hepimizin günahlarından da büyük ve tövbe kapısı son nefese kadar açık."

"Haklısın..."

Dini sohbet iyiydi hoştu ama ona sormam gereken şeyler vardı. Onunla ilgili soracağım özel soruları sınıftakiler duymasın diye sandalyemi onunkine yanaştırıp tekrar oturdum.

"Söylesene," diye fısıldadım onun kulağına. "Birisinin kurt adama dönmesi için ne gerekiyor?"

Araz kolunu omuzlarımın üzerine atıp, parmakları arasındaki uzun saç tutamlarımla oynamaya başladı. Parmaklarının saçlarım arasında yol alması, yanağıma dokunması hoşuma gidiyordu. Diğer eli halen elimi tutmaktaydı.

"Kurta dönmenin iki yolu var," diye yanıtladı Araz. "Birincisi, bu durum akrabalık yoluyla yeni nesillere geçebiliyor. Bende olduğu gibi. Mesela benim anne babam kurt değildi. Ama birkaç nesil geri gidildiğinde kurt dedelerim olduğuna dair hikayeler duyardım. Bunlara inanmazdım tabii. Ta ki ben de onlardan birine dönene kadar. Yani kurtluk, geçmiş nesillerimden bana miras kaldı."

"İki yolu var demiştin Araz. Diğeri ne? Bir kurt tarafından ısırılmak sanırım."

"Evet ısırılmak da dönüşmeye yol açabiliyor," diye karşılık verdi. "Ama ben ve arkadaşlarım bunu yapmaktan kaçınıyoruz. Kesinlikle gerekli olmadıkça yani."

KALP TUTULMASI - Alacakaranlık(Bella❤️Jacob versiyonu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin