20 -

54 6 1
                                    

"Barın'ın bir izci kurt olduğunu söylemiştin değil mi Araz? Yani kulakları çok uzaktan duyabilir, doğru mu?"

"İzci kurt?" dedi Araz alaycı bir sırıtmayla. "Belgrad ormanına okul gezisine giden ilkokul ikinci sınıf talebelerine izci kurt denir Ece. Barın ise bir iz sürücü kurt adam. Arada önemli fark var. Şöyle ki, birisi ormanda ateş başında aç-bitir hindili sosis pişirip yer, diğeri ise seni..."

"Araz ya! Demek istediğimi anladın işte, dalga geçme. Barın'ın işitme duyusu güçlü olmalı değil mi?"

"Evet öyle."

"O zaman bir planım var Araz."

Araz aracı sürerken önyargılı bir homurtu sesi çıkardı.

"Önce eve, anneme gideceğiz," diye anlatmaya başladım. "Annemle tiyatral bir münakaşa yaşayıp, ona evi terk edeceğimi, babamın yanına gideceğimi söyleyeceğim. Üç beş parça kıyafet alıp ve gerekli eşyalarımı bir bavulu doldurup hışımla evden ayrılacağım. Peşimizdeki Barın da o sırada muhtemelen evimizin oralarda olur ve olan biteni izleyip dinler. Böylece Barın, benim annemin yanında artık olmayacağımı anlayınca, onu rahat bırakır. Benim peşime düşer. Annemin hayatı tehlikede olmaz. Ne dersin?"

Araz cevap vermeden engebeli arazide jipimizi sürüyordu. Yüzü gergince seyirirken, kaşları çatılıydı.

O bana cevap vermeyince devam ettim, "Biliyorum benim için endişelisin ama bunu yapmak zorundayım. Annemi riske edemem." Direksiyonun üzerindeki elini elimle örttüm. Parmaklarım teninde dolaştı. "Lütfen."

Araz nihayet yumuşayıp, yavaşça başını aşağı yukarı hareket ettirdiğinde derin bir nefes alabildim.

*

Yaklaşık yirmi dakika sonra apartmanımın önünde jipimiz yavaşlarken, gecenin karanlığı sokağımızı örtmüştü. Arazla araçtan inip aceleyle apartmanıma girdik. Asansör ile ikinci kata çıkmıştık. Anahtarımla evimizin kapısını açtım. Ve kurguladığımız tiyatromuzu oynamaya başladık:

"Araz beni yalnız bırakmanı söyledim!" diye hışımla bağırdım Araz'a.

"Ece lütfen bunu yapma!"

"Her şey bitti. Defol Araz!" Sevgilimin suratına evimizin kapısını numaradan çarptım ve odama doğru söylene söylene yürüdüm.

Üzerindeki açık kahve pijama takımıyla, salondaki koltukta uzanmış, polisiye bir film izlemekte olan annem gürültü patırtıyla irkilip yerinden kalktı. Benim peşimden geliyordu. "Ece? Neler oluyor?"

"Buradan gitmem lazım. Gidiyorum. Şimdi..."

Odama girdiğimde kapımı içeriden örterek annemin girmesine mani oldum. Sonra da balkon kapıma yürüdüm. Açtığım balkon kapısından Araz içeri girdi. Kapıdan kovsan, bacadan giriyor derler ya hani. Araz bunun canlı örneğiydi. Kurt adam gücüyle aşağıdan, ikinci kattaki dairemin balkonuna kadar sıçrayabilmişti.

"Selam."

"Aleyküm selam," diye bana karşılık verdiğinde istemsizce dudaklarım yukarı kıvrıldı. Nedense ondan beklememiştim selamıma İslami bir dille karşılık vermesini. Hoşuma gitmişti doğrusu.

Yatağıma oturup, birkaç tişörtümü daha valizime yerleştirdim. Araz yol öncesi valizimi toplarken bana yardım etmeye başladı.

O sırada kapı dışarıdan tıklandı. "Ece? Ece Demirhan! Neler oluyor?"

Göz kapaklarımı kaygıyla birbirine bastırdım, "Anneme ne söyleyeceğim Araz? Onun kalbini kıramam!"

Araz gözlerimizi buluşturdu. "Yapman lazım bunu." Moral vermek istercesine avucunu dizimde dolaştırdı. Bavulumu hazırlamam nihayet tamamlanırken ekledi. "Aşağıda, jipte seni bekliyorum." Balkona yürüyüp oradan aşağı atladığı sırada gözlerimi heyecanla kırpıştırıyordum.

KALP TUTULMASI - Alacakaranlık(Bella❤️Jacob versiyonu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin