7 *

360 58 58
                                    

Hafta sonu tüm sınıf arkadaşlarımla beraber, arkadaşım Pars'ın evinde toplanmış doğum gününü kutlamıştık. Güzel vakit geçirmiştik. Araz da bizimle olsa benim için daha güzel olurdu gerçi ama o gelmemişti.

Gece saat dokuz buçuk gibi herkes yavaş yavaş evlerine dağılırken, ben de Pars'ın evinden çıkmış, evime dönmek için kaldırımda taksi bekliyordum.

Hava kapalıydı. Siyah renk, askılı, diz altı, midi abiye elbisemin açık bıraktığı omuzlarımın ıslanmasıyla beraber yağmurun çiselemeye başladığını anladım. Hava da soğuyunca çantamdaki şalımı çıkarıp omuzlarımın üzerine sardım.

Yağmur kötü haberdi çünkü ne zaman yağmur yağsa taksiler karaborsaya düşüyordu.

Moralimi bozmamaya çalışarak birkaç taksiye el işareti yaptım. Ama durmadılar. Aksilik bu ya, yağmur da şiddetini arttırıyordu. Caddeden geçen üçüncü taksiyi durdurmak için adeta kendimi önüne attım ama bu da işe yaramadı.

Acaba ölü taklidi yapsam bir sonraki taksi insanlık namına durur muydu? O durduğunda da ayağa kalkar 'şaka yaptım' derdim. Binerdim taksiye.

Ben artık ümitsizce bu tür planlar yapmaya başlamıştım ki bir anda başımın üzerine doğru centilmence uzatılan bir şemsiye, elbisemin daha fazla ıslanmasına engel oldu. Başımı yana çevirdiğimde doğum günü çocuğu Pars'ı gördüm. Üzerindeki uzun pardesüyle yanıma gelmiş, bana şemsiyesini tutuyordu.

"Niye zahmet ettin?" dedim gözlerim onun hafif çekik, ela gözleriyle buluştuğunda.

"Pencereden aşağı bakınca taksi bulmakta zorlandığını gördüm. Yağmurlu havaları sevdiğini biliyorum Ece ama yine de hasta olmanı istemedim."

"Teşekkür ederim Pars."

Pars rica ederim anlamında başını indirip kaldırdı.

"Ayrıca gece bu saatte tek başına sokakta beklemenden razı olmadım," dedi Pars parmaklarını kumral, uzun saçlarının arasından geçirirken. "Malum, haberleri sen de duymuşsundur."

"Son bir haftadır Anadolu yakasında gerçekleşen cinayetlerden bahsediyor olmalısın," dediğimde Pars başını salladı. "Evet duymuştum," diye devam ettim. "Vahşi bir hayvan olduğunu söylüyorlar bu zavallı insanları paramparça eden şeyin."

Pars, "Bilemiyorum," dedi burun kıvırarak. "Benim vahşi hayvan yerine başka bir teorim var."

"Sence ne peki?"

İnce elbisem nedeniyle bu soğuyan havada üşüyüp, kollarımı kendime sardığımı gören Pars, sorumu cevaplamaktan kaçındı ve kolunu omuzlarıma sardı. Teni soğuktu. "Seni evine bırakayım Ece."

"Doğum günü partin devam etmiyor mu? Beni boşverip, kalan misafirlerinle ilgilenmelisin bence Pars."

Bir eliyle şemsiyesini tepemizde tutan Pars, omuzuma sardığı diğer koluyla beni yönlendirdiğinde yan yana yürümeye başladık. "Arabam sokağın ilerisinde," kelimeleri süzüldü dolgun dudakları arasından. "Misafirlerim ıslak değil kurular ve öldürülme tehlikesi altında değiller, senin aksine."

Israrı üzerine, "Peki o zaman," diye karşılık verdim. Arabasına doğru yürümeye başladık. "Son sınıf B'den Araz'ı da davet etmiştim doğum gününe. Ama beni ekti."

Pars adımlarını yavaşlattığında ben de onun hızına ayak uydurdum. Pars yüzünü bana çevirdi. Kaşları çatılmıştı. "Araz Sarpkaya'dan mı bahsediyorsun Ece?"

"Evet."

"O ve... arkadaşları buralara gelmezler," dedi Pars gerginleşen yüz ifadesiyle.

"Niye ki?"

KALP TUTULMASI - Alacakaranlık(Bella❤️Jacob versiyonu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin