İLKLERİN ADAMI

30 1 0
                                    

Bu bölüm; gerçek mutluluğun ve gerçek gülümsemelerin, en üst noktada olduğu ilk bölüm.

İyi okumalar.

...

İLKLERİN ADAMI

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

İLKLERİN ADAMI

Gülmek istiyordum; tüm hayatım boyunca güldüğüm anların hepsinin birleşiminden, daha çok gülmek istiyordum.

Önümde biri acı çekerek ölse, kolum kökünden kesilse, kalbim acımasızca deşilse ve işkence edilerek katledilecek dahi olsam; gülmek istiyordum.

Babam, annem, olmayan ailem, beni sevmeyen ablam ve mutsuz çocukluğumu hatırlasam bile; kahkahalar ile gülmek istiyordum.

Ağlamak istiyordum; durmadan, ara vermeden ve ölene kadar ağlamak istiyordum.

Kısacık bir süre güldüğüm tüm olaylar uğruna; içim dışıma çıkana kadar, göz yaşı akıtmak istiyordum.

Güleceğim her an, ağlamak istiyordum.

Ağlayamadığım için, daha çok gülüyordum.

Soğuğu, bütün hücrelerimde hissediyordum. Yerimde yavaşça ileri geri gidiyordum, ısınmaya çabalıyordum. Ama ne kadar denesemde ısınmak imkansıza yakındı, hava çok soğuktu. Yine de sesim çıkmadı, asla çıkmayacaktı.

Bir odanın köşesinde bileğimi kesip öleceğime, onunla soğukta donarak ölmeyi tercih ederdim.

Yerde olan bakışlarımı; akıl hastanesinin, arka bahçesinde gezdirdim. Hani sürekli övdüğüm o akıl hastanesindeki bahçe vardı ya, onunda bir karanlık yüzü vardı. Bahçedeydik ve hâlâ akıl hastanesindeydik. Ama bu arka bahçe ölüydü, ön bahçe gibi değildi. Ön bahçe, insanların acısına daha çok şahit olmuştur, ama ona rağmen canlı ve güzeldi. Arka bahçeyi ise kimsenin bildiğini düşünmüyordum, acıya şahit olmuş gibide değildi ama ona rağmen ölüydü. Çok saçma değil mi? Bu bahçenin ruhu ölüydü, öldürülmüştü.

Belki de bu bahçede, bir ruh ölmüştü. Bir insanın ruhu, acımasızca öldürülmüştü. Bahçe ise; o ruh ölümünü, bir ağaç gibi görmüş ve kendine katmıştı.

Bahçede dolanan bakışlarım, akıl hastanesinin uzun duvarına döndü.
"Daha önce bunu yaptın mı?" Sorduğum sorudan sonra bakışlarım, ona kaydı. Bana yaklaşık yarım saat önce, 'bu duvarı aşacağız' demişti. Ondan sonra ne hareket etmişti, ne de konuşmuştu. Sürekli bahçeye bakıyordu, korkmalı mıydım? Sanırım evet, korkmalıydım. Ama korkmuyordum, çok rahattım.

Yanımda, o olduğu için mi korkmuyordum?

Yoksa, ölmekten mi korkmuyordum?

PARAZİTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin