Bu bölüm, çok değerli.
Ruhen, tamamlanmayı bu bölümde göreceksiniz.
İyi okumalar.
...
RUHA DOKUNULABİLİR MİYDİ?
Soğuk zeminde, cenin pozisyonunda yatan bir erkek çocuğu vardı. O erkek çocuğu, her şeyi anlamaya başlamıştı. Yaşı küçük, yaşadıkları kendisinden büyüktü. Kendisi hafif, yaşadıkları kendi kilosundan ağırdı.
Onun yaşadıklarını ne bir film konu alabilirdi, ne de üzerine bir kitap yazılabilirdi.
Etrafı bembeyaz duvarlarla çevriliydi. Kapı ve pencere yoktu, hiç biz zaman olmamıştı. Tavan bembeyazdı, tam ortasında ise bir kapak vardı.
Elleri kelepçeliydi, hep öyleydi. Çocuk, ellerinin kelepçesiz nasıl olduğunu bilmiyordu.
Bir odaya hapsedilmemişti, bir odaya adanmıştı. Burada doğmuştu, burada ölecekti. İlk nefesi aldığı yer, son nefesini vereceği yer olacaktı. Çocuğa kapıyı açsalar ve kaçmasına izin verseler, gidemezdi. Gitmeyi kimse öğretmemişti, anlamını bilmiyordu.
İki kelimenin anlamını net bir şekilde biliyordu, ölüm ve yaşam.
Ölüm, kurtuluş demekti. Yaşam; tutsaklık demekti, böyle öğretilmişti.
Bu iki kelimenin anlamını, birisi o çocuğu karşısına alıp güzelce konuşarak öğretmemişti. Yaşamın anlamını; buz gibi bir suya, çırılçıplak sokulduğunda öğrenmişti. Ölümün anlamını ise, derisi cayır cayır ateşler içinde yanarken öğrenmişti.
Odanın duvarları ve tavan, kocaman bir televizyon gibiydi. İstedikleri görüntüleri o duvarlarda ve tavanda oynatabiliyorlardı.
O duvarlarda ve tavanda, bir film veya dizi hiç bir zaman oynatılmamıştı. İşkence gören bir çocuğun görüntüleri oynatılıyordu. O çocuk, yerde yatan çocuğun ta kendisiydi.
Çocuk bıkmıştı, ne yapsa onun zararına oluyordu. Çocuk cenin pozisyonunda yatmak istemiyordu, duvardaki görüntüleri görmemek için. Bu yüzden sırt üstü yatayım diyordu ama o zamanda tavandaki görüntülerle göz göze geliyordu. Yere baksa kanları ve işkence aletlerini görüyordu. Gözlerini kapatsa o anlar zihninde tekrar ediyordu.
O çocuk, kör olmayı ve düşünme yetisini kaybetmeyi istiyordu.
Hep olan şey tekrarlanacaktı. O adam gelecek, o erkek çocuğuna işkence edecekti. Sonra odanın duvarlarında aralıksız bir şekilde işkence gördüğü sahne oynayacaktı. Aynı sahne, diğer işkence göreceği ana kadar duvarlarda oynamaya devam edecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARAZİT
ActionO an anlamıştım; biz iki ölü bedendik, iki iskelettik. Bizim organlarımız yoktu, bizim çürümüş kalbimiz ve ruhumuz vardı. Çürümüş kalplerimiz, ayrı olunca siyah görünüyordu. Yan yana olunca, kırmızı rengini alıyordu. Onun eli kalbimdeydi. Hayır, ruh...