Nasılsınız? Yalan bir cevap değil, gerçek bir cevap istiyorum. Nasılsınız?
İyi okumalar.
...
7 HARF TEK HECE TEK KELİME
Siber Güvenlik ofisinde hayatta kalmak için uyman gereken iki şey vardır.
İçeride konuşulan içeride kalır, dışarı taşıma.
İhanet etme, eğer edersen sonun tutsaklıktır.
Tutsaklık ne bilmiyorduk, sadece söylentiler vardı.
Tutsak edilen kişiyi bir daha kimse göremiyormuş, eğer biri görürse oda tutsak edilirmiş.
Saçmalık.
Devletin saçma kurallarından biri.Devlet ile benim adalet anlayışımız çok farklıydı.
Ben adaletimi, kendim yaratmak istiyordum.
Şu anda, ofisin planladığı davette zorla bulunuyordum. İçeride değildim, mekanın hemen karşındaki kumsaldan, ay ışığının denize yansıdığı manzarayı izliyordum. İki kolumu da yavaşça aya göre hizaladım ve sanki aya sarılıyormuş gibi gözlerimi sıkıca kapattım. Şu anda tebessüm ediyordum ama dışarıdan bakan biri bunu fark edemezdi. Yalnız gibi görünüyordum belki başkalarının gözünden ama ay bana sarılmıştı. Hissediyordum, beni sarmalamıştı. Biraz daha öyle kaldıktan sonra kollarımı yavaşça indirdim ve gözlerimi açtım.
"Devin!" Çağatay'ın sesiyle kendime geldim. Sesin geldiği tarafa doğru kafamı ağır hareketlerle çevirdim ve ne var der gibi salladım.
"Herkes geldi, sen gelmiyor musun?" Kafamı tekrar önüme çevirdim.
"Gelmiyorum." Yutkundum. Bu sırada adım sesleri gelmeye başladı kulaklarıma. Çağatay yanımda durmuş bana bakıyordu ama ben ona bakmıyordum. "Ne diye bekliyorsun başımda?" Dedim duru bir sesle. "Devin sorun ne?" Cümlesiyle gözlerim ona kaydı ve kısa bir bakışla, 'sorun sensin' dermiş gibi baktım.Elini omzuma koydu ve hafiften sıkarken konuşmaya başladı. "Gel ve aramıza katıl. Samimiyetsiz bir ortam olduğunu biliyorum ama o ortamı beraber samimi bir yere çevirebiliriz." Bu seferde gözlerim alayla ona döndü. "Konuştu edebiyatçı Çağatay."
Kafamı iki yana sallayarak içeriye doğru yürümeye başladım, oda peşimden geliyordu.
"Kızım, lise de edebiyatım fena iyiydi benim." İçeri girdiğimde sıcak hava beni karşıladı ve mutlulukla ellerimi birbirini sürttüm. Çünkü ciddi anlamda dışarıda götüm donmuştu. Bizim için ayrılan masaya yürürken, Esat da geldi ve beraber devam ettik.Masaya ulaştığımda sandalyeyi yavaşça çekmeme rağmen gıcırdayarak geriye doğru geldi. Bu gıcırtıya yüzümü buruşturdum ve oturdum. Çağatay bana dönüp böbürlenerek anlatmaya devam etti. "Çıkardım Edebiyat dersinde tahtaya, yazdığım ve ezberlediğim sözleri okurdum." Esat, Çağatay'ın sözünü böldü. "Götümden attığım sözler demek istedin herhalde."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARAZİT
ActionO an anlamıştım; biz iki ölü bedendik, iki iskelettik. Bizim organlarımız yoktu, bizim çürümüş kalbimiz ve ruhumuz vardı. Çürümüş kalplerimiz, ayrı olunca siyah görünüyordu. Yan yana olunca, kırmızı rengini alıyordu. Onun eli kalbimdeydi. Hayır, ruh...