Hayata göre uzun, bana göre upuzun bir aradan sonra bölüm ile karşınızdayım.
İyi okunalar.
Bir tek okumalar iyi zaten....
ALIŞMAK
Adam, bir bacağını diğerinin üzerine atmış; elindeki viskisiyle, ona göre mükemmel olan manzarayı izliyordu.
İzlediği manzara; dalgaları kıyıya vuran masmavi bir deniz, üzerinde bembeyaz karlar olan kocaman bir dağ, yemyeşil korkunç aynı zamanda harika bir orman ya da sarı ve turuncunun birbirine girdiği güzel bir güneş doğuşu değildi.
İzlediği manzara, bir erkek çocuğunun yanacak elleriydi.
Küçük erkek çocuğunun karşısında, ölümün elleri vardı.
Çocuk yine hapsolduğu odadaydı. Sol tarafında, buz kütlüleriyle dolu şişme bir havuz vardı. Sağ tarafında ise, yanan bir ateş vardı.
Elleri yine kelepçeliydi, tavana.
"Bugün, ne deneyeceğiz biliyor musun?" Adamın sesi, sarhoş bir adamın sesine benziyordu.
O asla sarhoş olmazdı, öyleymiş gibi davranırdı.
Yaptığı şeylerden duyduğu vicdan azabını, böyle dindiriyordu. 'Sarhoştum, ne yaptığımı bilmiyordum' deyip kendini rahatlatıyordu. Ama aslında bir tek o biliyordu, neler yapılacağını.
Bencillikti, adam bencildi.
"Yanacağım." Çocuk, farkındaydı. Bugün yanacaktı, ruhuyla beraber kavrulacaktı.
Kocaman ateşinde, buz gibi suyunda onu yakacağını biliyordu.
Adam, sırıttı. Mutlu değildi, olacaktı. O yanarken, mutlu olacaktı.
"Kollarını tutun." Adamdan gelen emir ile; iri yarı iki adam, küçük çocuğun kollarını tutmuştu.
Adamın, bardaktaki içkisi bitti. Tekrar doldurdu, içki tekrar bitti. Tekrar doldurdu, adamlar ve çocuk kıpırdamadı. Adam güldü, gözünden bir damla yaş aktı. Yaşı sildi, bir yaş daha düştü. Bardaktaki içkisi tekrar bitti, şişeyi kafasına dikti. Kahkaha attı, yaşları sildi. Şişenin sonuna geldi, yenisini aldı. Durmadı, kimse kıpırdamadı.
Adam ayağa kalktı, sarsılmadı. İçki sarhoş etmemişti, bu durumdan nefret etti. Çocuğun tam karşısına geçti ve kenarda duran kamerayı eline aldı.
Kayıt tuşuna bastı ve kamerayı kendine tuttu. "Bugün, yanarken donmayı göreceğiz." Çocuğun kaşları çatıldı, adam devam etti. "1.derece, 2.derece, 3.derece ve 4.derece yanıkları canlı bir şekilde göreceğiz." Kamerayı, çocuğa çevirdi. "Onun bir elini yakarken, diğer elini donduracağız." Kahkaha attı ve çocuğun yanına adımladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARAZİT
ActionO an anlamıştım; biz iki ölü bedendik, iki iskelettik. Bizim organlarımız yoktu, bizim çürümüş kalbimiz ve ruhumuz vardı. Çürümüş kalplerimiz, ayrı olunca siyah görünüyordu. Yan yana olunca, kırmızı rengini alıyordu. Onun eli kalbimdeydi. Hayır, ruh...