Aile sevgisi görmeyendi o. Bir kere olsun başı okşanmayandı. Canı ne kadar acısada içine içine ağlayan küçük bir kız çocuğuydu . Ama artık o küçük kız büyüdü ve ailesiyle olan o kötü anıları bir çöpleri ateşe verircesine yaktı. Unuttu kül etti. Yerine vatanın her karışında canını vermeye hazır olduğu o anıları koydu.
Üsteğmen İzgi Alev
Saat 18.00
Şuan belkide bir çok anımın olacağı yada benim için sadece bir hüzün olarak kalıcak Şırnak'taydım. Çok güzel kardeşlikler başlıyacak aynı şekilde çok güzel kardeşliklerinin son bulacağı yerdi burası.lojmana giriyordum taki kapıdaki asker beni durdurana kadar. " Pardon bacım kimsiniz?"
Cüzdanımdan askeri kimliğimi çıkarana kadar beni dikkatle inceledi.Askeri kimliğimi gösterdim. "Üsteğmen İzgi Alev"
"Pardon komutanım ben sizi bilmiyordum da kusura bakmayın şey falan ettim"
"Öğrenmiş oldun asker sendeymiş benim anahtar galiba verde çıkıyım eve bir ton iş vardır zaten"
" Yok komutanım iş falan Albay temizletti"
"Tamamdır asker"
"Bişey olursa falan haber edin gelirim ben komutanım" duyduğum sözlerle kafamı atması bir oldu.
"Sence pek fazla insan seven birine benziyorum"
"Yok komutanım"
" Eee o zaman git anahtarı getir goygoymu yapcaz lan"Sinirle çıkışmamdan sonra anahtarı hemen verdi bende apartmana doğru yollandım. 4 katlı bir binanın 3. katındaydı evim. Asansöre bindim 3.kata bastıktan sonra yukarı çıkmayı bekledim. Kapı açıldı ve dairem tam karşımdaydı sağımda ve solumda iki daire daha vardı. Evime girince uzun bir koridor karşıladı beni. Sol tarafta bir tane daha koridor sağ tarafta ise mutfak vardı. Tam önümdede bana yeticek kadar olan salonum köşesindede yemek masam vardı her ne kadar tek kişi olsam bile 8 kişilik bir yemek masası vardı. Büyük ihtimalle çocuklu bir aile için tasarlanmıştı ev bana kısmetmiş.
Sol koridora girdim ve iki odadan birine bavulumu bıraktım. Uzun bir uğraştan sonra dolaba tüm kıyafetlerimi yerleştirip odadan çıktım.Salona gidip rahat koltuğa yayıldım dinlenmeye ihtiyacım vardı.
2 saatin sonunda uykumdan apartmandan gelen seslerle uyandım sanırım bir grup asker gırgır şamata evlerine giriyorlardı. Odama gidip dolabıma yöneldim siyah boğazlı kazak, siyah kot pantolon ve kısa bir şişme mont giydim. Silahımı pantolonuma yerleştirip anahtarımı ve telefonumu alıp evden çıktım. Saat 22.00 olmuştu bile hava epeyce soğuk ve sokaklar ıssızdı.
Asker kulübesine doğru yöneldim.
" Asker yakınlarda market tarzı bir yer var mı?"
" 500 mt ilerde sağa dönünce var komutanım"
"Yürüyerek gidilir dimi?"
"Gidilir gidilir"
"Tamamdır sağol"
Yakın olduğunu duyunca araba ile gitmekten vazgeçtim çoğunlukla zaten dışardan yemek yidiğim için pek fazla malzeme almıyacaktım. Bir kaç kişisel eşya vb.Kısa bir yürümenin ardından markete varmıştım. İçeriye girdim ve alışverişe başladım. Abur cubur raflarında ne kadar çikolata varsa hepsini arabaya doldurmuştum. Cipslerdende çoğusunu almıştım. Temizlik malzemesi makarna derken kasaya doğru çok şükür gidebiliyordum.
"İyi ki çok şey almıyacaktın İzgi ha doldurdun gene"
Ödemeyi yapıp poşetlerle beraber marketten çıktım.
"Ah İzgi ne diye arabayla gelmiyorsun ki bok mu var yürümekte dağda bayırda yürüdüğün yetmedi sıçtığımın şehir merkezinde demi yürücen."
"Sinirlerime hakim olup yavaş yavaş gidicem"
Yolu yarıladıktan sonra bir grup kamuflajlı askerinde arkamdan geldiğini fark ettim ve söylenmeyi bıraktım. 5 kişilerdi adım seslerinden anladığım kadarıyla. Az daha yürüdükten sonra lojmana varmıştım. Kapıda ki asker beni görünce hazır ola geçti.
"Hani yakındı lan market azıma sıçıldı gidene kadar"
"Ben yakın dedim ama poşetleri hesaba katmamıştım komutanım kusura bakmayın"
"Neyse olan oldu artık"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece'nin Dokunuşu
AksiYa gölgeden kaçıcaktım yada gölgenin ta kendisi olucaktım.Peki ben ne mi oldum? Gökteki ayın vede omzumda ki yıldızların esiri. Bayrağımın tutkunu, vatanımın koruyucusu. Acısı, Tatlısı, Mutlusu vede öfkelisini bırakırdı arkasında. Çünkü o izdi. Adı...