[][][][][]
Asker sevmek zor işti. Ama beni kendine aşık eden de kömür karası gözleriydi. Asaletle giydiği üniforması, kalbinin güzelliğinin yüzüne yansımasıydı.
"Seviyorum ulan. Var mı? Lacivertlerinin bakışını seviyorum, efsunlu gülüşünü seviyo...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Sana ait olan seni bulur."
-Şeker Portakalı-
[][][][][]
A.İ.K.
Oturduğum yerde rahatsızca kıpırdandım ve içimden kime olduğunu bile hatırlayamadığım bir küfür daha mırıldandım.
Öncesinde emniyetimizde olan bu köyü tekrar baskı kurarak elimizden alan o piç kurularına mı, yoksa üzerinde oturduğum acayip konforlu kayaya mıydı bu küfürler, hiç bilmiyordum...
"Komutanım hâlâ hareket yok mu? Burada olduğumuzu biliyor olmasınlar?" Ümit de sıkılmış olacak ki ofladıktan sonra topu bana atmak için konuşmuştu.
"Eninde sonunda geleceğimizi biliyorlardı Ata. Her an tetikte olmaları gerektiğini bildikleri için ses çıkartamıyorlar. Bu sınır köyünü onlardan almaya geldiğimizde kuyruklarını kıstırıp kaçıyorlardı ama bizim kendileri gibi olmadığımızı, elbet geleceğimizi biliyorlardı."
"Peki biz ne zaman harekete geçeceğiz?" Sıkıntılı bir nefes alıp oturduğum kayaya bir bakış attım.
"Şu oturduğum kayaya sabrım ne zaman tükenirse, o zaman."
"Sus, senin suratına oturmayayım diyor yani Ata." Çınar kulağına eğilip Ümit'e söylediği şeyden sonra bana bakmış ve serserice göz kırpmıştı. Başımı çevirip tövbe çektim birkaç defa. Biri değil ki anasını satayım, hepsi manyaktı.
"Bu arada Çınar komutanım, yemeğe beraber geldiğiniz kadın kimdi?" Ümit'ten sonra Can girdi devreye. Çarpılmış gibi kaş göz işaretleri yapıyordu.
"Hakikaten komutanım? Çok da konuşmadı zaten, birkaç kez sesini duydum, onda da ya sipariş veriyordu, ya da sizinle veya Deniz ile konuşuyordu." Çınar yalandan bir boğazını temizlemiş, ciddileşmişti.
"Doktor'un bir arkad-" deyip durdu. Yerdeki gözlerini yukarı çıkarıp timde gözlerini gezdirdi bir süre. Sonra bir evhamla konuştu.
"Siktir et abi, size söylemeyeceğim de kime söyleyeceğim lan?!" Kendi kendine heyecanlanıp timin şaşkın bakışlarını arasında tekrar gözlerini yere indirdi.
"Aşık olduğum kadındı o, Züleyha." İki eliyle sıkıca tuttuğu silahının kabzasına bir tokat geçirdi içli içli.
"Komutanım kendisine söyleyebilirsiniz demek istiyorum ama demeyeceğim." Çınar bir bakışı ila Can'ı susturunca tekrar konuştu.
"İsmi bile güzel amına koyayım, bakar mısın ya?" Yüzümdeki gülümseme ile başımı oturduğumuz tepenin aşağısına, köye bakan manzaraya çevirdim.
Çınar ile liseden beri tanışıyorduk ama Harp Okulundayken sosyal bir hayatımız olmadığı için sohbetimiz sabahları günaydın, akşamları hayırlı geceler'den ibaretti. Sonra aynı bölüme, sonra da aynı time düşünce daha ileri taşımış, can dostu olmuştuk.