[][][][][]
Asker sevmek zor işti. Ama beni kendine aşık eden de kömür karası gözleriydi. Asaletle giydiği üniforması, kalbinin güzelliğinin yüzüne yansımasıydı.
"Seviyorum ulan. Var mı? Lacivertlerinin bakışını seviyorum, efsunlu gülüşünü seviyo...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Sır gibi seversen eğermuradıngerçekleşir. Çünkü tohum toprağa gizlenirse yeşerir."
-Mevlana-
[][][][][]
D.E.Y.
Yattığım yerde tembelce vücudumu gerdim ve kollarımı açtığımda sırtımın biraz ağrıdığını fark ettim. Karnımdaki ağırlık Cesur'a aitti. Başını öne uzatıp karnıma koymuş, siyah iri gözleriyle bana bakıyordu.
Sık ve düzenli nefes alış verişleri bende tekrar uyuma isteği uyandırsa da yattığım yerden doğruldum ve sırtımı rahatlatmaya çalıştım.
Televizyon izlerken uyuyakalmıştım.
Cesur birden başını kaldırıp kulaklarını dikince dikkatimi ona verdim. İki saniye sonra çalan kapı, onun biraz önceki halini açıklar vaziyetteydi. Sesler ve kokular bu yaşlarda onun için belirgin şeylerdi ve hep dikkatini çeken bir şey olduğunda kulaklarını dikerdi. Terliklerimi ayağıma geçirip kapıya gittim. Açınca karşımda karşı komşumu görmek, sabah sabah tuhaftı.
"Günaydın. Hastaneye gitmiyor musun?" Garip sorusu üzerine kolumdaki saate bakıp bugün biraz geç gideceğim için pek de öyle olmadığını söyledim.
"Tamam, sen hazırlanana kadar ben küçük bir işimi halledeyim. Beraber gidelim." Çatılan kaşlarım sözcüklerimin yerini aldı.
"Dün için, karargâha gelmen gerekiyor. Benim de pansuman yaptırmam gerekiyor. Beraber hastaneye sonra da karargâha geçeriz diye düşündüm," dedi sakin ses tonuyla. Kaşlarımı düzelttim ve beni yanlış anlama ihtimalini önlemek için gülümsedim. Telefonum içeride olduğu için söyleyeceğim sözler beynimde bir düzen içine girdi ve elimle sanki telefonuma uzanabilecekmiş gibi içeriyi işaret ettim.
"Tamam o zaman. Öyle yapalım. Seni a-" sözümü kesen şey, önüme uzattığı telefondu. Başımı kaldırdığımda yüzünde garip bir gülümseme vardı.
"Ararsın." Cümlemi tamamlamasının ardından açtığı telefonuna numaramı kaydettim ve kendimi aradım. İçeriden uyarırcasına Cesur'un sesi duyulunca kapattım ve telefonunu geri verdim.
"Tamamdır Doktor. Ben gidiyorum. Aşağı gelince seni ararım." Başımı salladım ve cüsseli bedeninin merdivenlerden aşağı doğru inişini seyrettim.
İçeri geçip Cesur ile güzel bir kahvaltı yaptım ve üzerimi giyinmek için kısa bir zaman kaldığından hemen rahat bir şeyler giyiverdim.
Telefonum çaldığında, ekrandaki isim rehberimde henüz yer etmişti.
"Aşağıdayım." Her zamanki ılımlı sesi kulaklarımı doldurdu.