Yetiştiğimizde arabayı göremeyecekleri bir yere park ettim. Hem her yer karanlıktı hem arabamız siyahtı. Arabayı görmelerine imkan yoktu. Hızlıca bagajı açtım ve onlara silahlarını verdim. Hızlıca kısa bir plan yaptım. Onlar karşı tarafa geçip havaya birkaç el ateş edeceklerdi. Böylece korumaların dikkatlerini oraya çekeceklerdi ve ben tam o an uzaktan hedefi öldürecektim. Sonra hemen arabayı çalıştırıp onların olduğu tarafa doğru sürecektim ve onları da alıp kimseye görünmeden kaçacaktık.
Planladığım gibi oldu. Ateş ve Sertan birkaç el ateş edince herkesin dikkatini çektiler ve kimse buraya bakmıyorken ben de hedefi 12'den vurdum. Arkasından öpücük yollayıp el salladıktan sonra adamlar daha ne olduğunu anlamadan arabaya atladım ve kaçmaya başladım. Onlar da gecikmeden planladığım gibi yol üstüne çıktılar ve arabaya atladılar. Gaza sonuna kadar yüklenerek son sürat oradan uzaklaştık.
Çantamdan sigara paketimi çıkarıp bir dal yaktım. İkisine de ikram ettim ve kendimizi yine bir akşam başarılı bir görev sonrası keyif sigaramızı içerken bulduk.
"Eğlenceliydi." dedim dumanı üflerken. "Yine başardık he?" dedi Ateş ve güldük. Telefonumu çıkarıp Reiner'i yani Yaşatanımı aradım.
Açtığı gibi "Görev tamamdır. Hedef 12'den." dedim. "Para tamamdır." dedi ve bankadan mesaj geldi. "Teşekkür ederim." dedim ve telefonu kapattım. Ben telefonu kapattığım gibi Sertan'ın telefonu çaldı. "Hastaneden arıyorlar." dedi korkuyla. Telefonu açıp kulağına götürdü ve "Alo?" dedi. Bir süre karşıdakini dinledi ve gülümsedi. "Tamam. Hemen geliyoruz." deyip kapattı ve kahkaha attı. Merakla,
"Ne olmuş?" diye sordum.
"Cheryl uyanmış.Yanında bizi istiyor."
Kısa bir sevinç çığlığı attım ve gaza yüklendim. Son hızda hastaneye doğru yol aldık.Yetiştiğimizde Cheryl yoğun bakımdan çıkıp odaya alınmıştı. Göğsünden vurulan biri için çok erken ve büyük bir gelişmeydi. Danışmaya oda numarasını sorduk. 156. oda. Hemen asansöre binip odasının olduğu kata çıktık. Sertan bizi beklemeden koşmaya başladı. Arkasından içeri girip baktığımda Cheryl uyuyordu ve Sertan başucunda oturmuş saçlarını okşuyordu. Sonra Cheryl yavaşça gözlerini açtı ve Sertan'la göz göze geldiler. Sertan'ın bakışları Cheryl'in dudaklarına kaydı. Sertan yavaşça ona doğru eğildi. Cheryl de ona doğru başını kaldırınca yavaş ve nazik dokunuşlarla öpüşmeye başladılar. O sırada gözlerimi kaçırdım. Ateş'le beraber onları bölmeden odadaki koltuklara oturduk. Onlar da varlığımızı hatırlamış olmalılar ki uzun sürdürmediler. Cheryl yavaşça doğruldu ve Sertan ona sırıtarak yardım etti. Sonra da ayak ucuna oturdu. Ayağa kalkıp yanına gittim. İçten bir gülümsemeyle sıkıca sarıldım ona. Sarılırken gözlerim doldu. "Bizi yarı yolda bırakacaksın sandım. Halbuki yarı yolda bırakmak hiç senlik bir hareket değil." dedim sesim titreyerek. Boğazını temizledi ve konuşmaya başladı. "Merak etme, ben ölmem. Öldürürüm." diyerek sırıttı. Ben de güldüm. Sonra Ateş'te kalkıp Cheryl'e sarıldı. "Sen ölemezsin kadın. Sen bize lazımsın." deyip güldü. Fazla drama gelemiyorduk.
"Tabii ki sizi bırakmam. Ben olmadan işlerin iyi yürüyemeyeceğini biliyorum. Ateş'in de dediği gibi, ben size lazımım. Hiç bir yere gidemem. Gitmem." deyip güldü. Biz de güldük.Biraz daha sohbet ettikten sonra Sertan'la Cheryl'i yalnız bırakmak amacıyla Ateş'le birlikte eve gittik.
"Yarın ne yapmayı düşünüyorsun Ateş'im?" diye sordum sohbet açmak için. Bana gözlerini büyüterek şaşırmış bir şekilde bakarak,
"Abla yarın cumartesi." dedi.
"Aa öyle mi? Farkında değilim." dedim gülerek. Cumartesi ve pazar günleri bizim dövüş alıştırmalarımız vardı. Ve ben dövüş günlerini çok seviyordum. Bu yüzden şaşırmıştı. "Acaba Sertan gelecek mi?" diye sordum. O da dövüş günlerini en az benim kadar severdi. "Bilmem. Ara sor." dedi. Telefonumu alıp Sertan'ı aradım. "Efendim Alev." diye cevapladı. "Yarın dövüşe geliyor musun?" diye sordum. Kısa bir süre düşündükten sonra, "Ben bu hafta sonunu Cheryl'le geçireceğim." dedi.
Güldüm ve "Tamamdır." dedim. Ama sormadan duramadım, "Sevgili oldunuz mu?" İçini çekti ve cevapladı. "Evet sonunda olduk." Kısa bir sevinç nidası attım ve "Hayırlı olsun!" diye bağırdım. Gülerek "Teşekkürler." dedi. "O zaman yarın dövüş bitince sizi ziyarete geliriz." dedim. "Tamam, gelin." dedi ve telefonu kapattım.
"Geliyor muymuş?" diye sordu Ateş. "Hayır, hafta sonunu Cheryl'le geçirecekmiş." dedim. Şaşırarak kaşlarını kaldırdı ve, "Vay canına!" dedi. "Dövüş dersine gelmeyip onunla kalıyorsa hisleri hoşlantıdan ibaret değil." dedi. "Kesinlikle." diye cevap verdim. "Ve hazır mısın?" diye devam ettim.. "Neye?" deyince güldüm ve "Sevgili olmuşlar!" dedim. "Aa, ne güzel." dedi. "Yarın dövüşten sonra onları ziyarete gidelim." dedim ve o da "Tamam, bana uyar." dedi. Sonra salona geçip televizyonu açtım. Haber açmak istedim. Açtığım kadın spiker konuşmaya başladı.
"Bugün o vahşet ölümden biri daha gerçekleşti. Yine gece 1'de öldüğü düşünülen kadının yine sağ işaret parmağı koparılmış durumda. Kadın, bu şekilde öldürülen 2. kişi." diyordu spiker. Açıkçası merak etmiştim ama çok da umursamadım. Zaten bir süre sonra odalarımıza geçtik. Üzerimi de değiştirdikten sonra iyi bir uyku çekmek için erken uyudum.
Kendim için erkenden bahsediyorum: Uyuduğumda saat 01.27'ydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefes Kesici
AcciónTürkiye'nin en iyi suikastçisine bir kızın önce güvenini kazanması, sonra ihanet ederek öldürmesi görev verilir. Fakat nerden bilecekti ki, öldürmeye çalışacağı kızın Almanya'nın en güçlü katili olduğunu? Suikastçı, katili tanıdıktan sonra ona ihane...