5. Bölüm - Normal Bir Dövüş Alıştırması

36 12 32
                                    

Ares'ten...

Alarm sesiyle uyandım. Saat 12.30'du.
Bugün pazardı, yani Alev'le normal bir şekilde, kavgaya dönmeyen bir "dövüş alıştırması" yapacaktık. Onun da huyu benimki gibiydi, ona zarar verdikçe o da bana zarar veriyordu. O bana zarar verince ben ona zarar veriyordum. Bu böyle sürünce ikimiz de çok yara almıştık. Sonunun iyi bitmeyeceğini anlayarak yüzüne bile bakmayarak orayı terk etmiştim. İkili dövüş yapmayı sevdiğini biliyordum. Fred'i de dün sabah öldürdüğümden, dövüşünü benimle yapacaktı. Ve ben de bu bahaneyle ona daha çok yaklaşacaktım. Aslına bakarsanız sevdiği ve sevmediği çoğu şeyi biliyordum. Diğer şeylerden değil de, dövüş konusunda ona yakın olmaya karar verdim çünkü ben de dövüşmeyi çok seviyordum. Zamanla en güvendiği insan olduktan sonra, ona ihanet edip onu öldürecektim. İki kardeşten birini öldürmem gerekiyordu ve ben öldürmek daha zevkli olur diye Alev'i seçmiştim. Türkiye'nin en genç ve en iyi ajanlarından biri olduğumdan bu göreve beni seçmişlerdi. Ama neden kardeşlerden birini öldürmem gerektiği söylenmemişti. Bana sadece "İkisinden birini öldür, yoksa ölürsün." demişlerdi ve ben öldürmeyi seçmiştim.

Elimi yüzümü yıkamak için banyoya geçtim. Kendime gelmek için alt kattaki mutfağa geçip nescafe yapmak amacıyla kettledan suyu kaynattım. Mutfaktaki hizmetçi, ne yaptığımı anlayarak bana karışmadı çünkü sabahları ne yaptığımı biliyordu. Onlar bilmiyordu ama görev verildiğinden beri, yaklaşık 1 aydır Almanya'daydım. Yukarı çıktım ve su kaynarken boxerimin üstüne dövüşürken rahat olabileceğim siyah bir eşofman giydim. Saçlarımı taradım ve şekil verdim. Üst olarak yine bir şey giymek istemedim. Alt kata inip mutfağa geçtiğimde suyun hala kaynamadığını gördüm. Favorim olan mat siyah bardağımı çıkardım. Dolaptan sade nescafeyi ve şekeri çıkardım. Nescafeyi sütsüz içerdim.
Kettledan tık sesi geldiğinde suyun kaynamış olduğunu anladım. Nescafeyi bardağa döktüm ve sadece 1 çay kaşığı şeker koydum. Suyu da üstüne dökünce tam benlik simsiyah bir içecek olmuştu. Ben siyahtım, siyahla iç içeydim.

Kahvemi alıp salona geçtim. O sırada telefonum çaldı. Arayan bana görevi veren adamdı. "Evet?" diye cevapladım.
"Ne durumdasın?"
"Bugün beraber dövüş alıştırması yapacağız. Yarın da okul var, yarın onunla okulda konuşurum ve arkadaş oluruz. İyi kıza benziyor, ölmesi kötü olacak."
"Alev'i öldürmek zorunda değilsin. Ateş'in de işini bitirebilirsin."
"Alev'in bana güvenmesi daha kolay olur ve daha kolay ihanet ederim. Ya ihanet etmek zorunda mıyım? Direkt kafasına sıkayım bitsin?"
"Senden ihanet etmeni istiyoruz, çünkü öyle gerekiyor. Her şeye karışma da işini yap."
"Tamam." dedim ve telefonu kapattım.

Kahvemi bitirdikten sonra masaya koydum. Sonra hizmetli kadın yanıma geldi ve kahvaltımın hazır olduğunu söyledi. Sıkı ve doyurucu bir kahvaltı yaptım ve benim için hazırladıkları çantamı aldım. Üzerime hırka alarak evden çıktım. Arabayı dövüş salonuna doğru sürdüm. Yetişip içeri girdim. Az da olsa dövüşen kişiler vardı. Dolapların olduğu odaya geçtim ve en sondaki dolaba çantamı ve hırkamı koydum. Çıkardığım bezle ellerimi sardım.
Dün elime sardığım bezin tamamı onun kanı olmuştu.
Dün, beni gerçekten şaşırtmıştı. Böyle bir bedenden en fazla ne çıkabilir ki diyerek ona meydan okumuştum ama ağzımın payını vermişti.
Ayrıca anlamıştım ki, böyle bir dövüş yerine geliyorsa pis işlere bulaşmıştı.
Ama bunu boşverdim çünkü onun gibi biri ne kadar pis işe bulaşabilirdi ki zaten.

Çantamdan havlumu, suyumu ve telefonumu alarak kum torbalarının olduğu bölüme gittim. Saate baktım. Gelmesine daha 45 dakika vardı.
Dün dakik olduğunu anlamıştım çünkü geç ya da erken değil, tam vaktinde gelmişti.

45 dakika boyunca kum torbasından hıncımı çıkarmıştım. Mola vermek için kenara çekildiğimde saate baktım ve tam 14.00 olduğunu gördüm. Kafamı kaldırdım ve kapıya baktım. Tam o anda Alev tek başına içeri girdi.
Vay canına, çok dakikti.
Kardeşi gelmemişti, bu benim için iyiydi. Ayağa kalkıp ona doğru yürüdüm. O da beni görüp bana doğru yürümeye başladı. Tam ortada buluştuk ve birbirimize çok yakın bir şekilde durduk. Boyu benden kısa olduğundan dolayı ona bakmak için başımı eğdim. Bir süre güzel gözlerine baktım. Sonra güzel yüzünü incelemeye başladığımda çirkin yaraları gördüm. Bir elimi kaldırıp önce elmacık kemiklerini okşadım. Büyülenmiş gibiydim.
Sonra elimi patlamış dudaklarına götürdüm. Yavaşça dudaklarını okşarken, "Özür dilerim." diye bir fısıltı çıktı dudaklarımdan. Sonra elini kaldırıp elimin üstüne koydu ve elimi yüzünden çekti. "Sorun değil. Alışığım." dedi. Sonra ne yaptığımın farkına vararak bir adım geri çekildim. Boğazımı temizledim ve, "Başlayalım mı? Kendimizi kontrol etmeyi de unutmayalım tabii." dedim. Başını sallayarak beni onayladı. Sonra da herhangi bir platforma doğru yürüdü. Ben de eşyalarımı aldım ve onun seçtiği platforma doğru yürüdüm.

Nefes KesiciHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin