11. Bölüm - Bira Tepesi

26 6 12
                                    

Uzun aradan sonra, Ateş'le abla-kardeş konuşmalarımızdan birini yapma fırsatını bulmuştuk.
Ben mochamı o ise lattesini yudumlarken konuşmaya başladım.
"Sence Ares'le sevgili olarak doğru mu yaptım?" diye sordum.
"Gerçekte asla kim olduğunu bilmemeli. Bunu ondan saklamak zorundasın. Sakladığım sürece herhangi bir sorun yaşayacağınızı düşünmüyorum." dedi.
"Haklısın. Aslında kim olduğumu bilerek beni bırakmayan yalnızca siz varsınız. Olduğum kişi, ilişki yapmama engel olan en büyük şey. Bunu saklarsam, belki bir ilişkim olabilir." dedim ve aslında kim olduğumu Ares'ten saklamaya karar verdim. Başını sallayarak beni onayladı. Kim olduğumu asla kimse bilmeyecekti. Almanya sokaklarında kol dolaşan katillerden biri olduğumu asla kimse bilmeyecekti. Sonra biraz da Ateş'i dinlemek istedim.
"Sende durumlar nasıl peki?" diye sordum ve bir yudum daha aldım.
"Bizim sınıfa bir kız geldi 1 hafta önce. İlk boş bulduğu yere, yani benim yanıma oturdu." duraksadı.
"Yüz hatları çok güzeldi. Mavi gözleri ve gerçek olmayacak kadar güzel saçları vardı. Çok güzeldi."
yeniden duraksadı.
Sanırım hoşlanıyordu.
"O günden bu güne konuşuyoruz. Üstelik o da Türk." dedi.
"Öyle mi? Adı ne?" diye sordum.
"Derin. Adı Derin." dediğinde yutkundum. Bu isim bana ilk cinayetimi işlediğim o günü hatırlattı.

Kısa sessizliğimizi telefonum böldü. Baktığımda Yaşatanımın aradığını gördüm. Şu aralar görev istemediğimi ve rahatsız edilmek istemediğimi bildiği halde neden beni arıyordu?
Bu soruma cevap bulmak için aramayı cevapladım.
"Efendim Reiner." dedim bıkkınlıkla.
"Önemli olmasaydı seni aramayacağımı biliyorsun. Örgüt senin için çok önemli bir şey öğrendi."
Hemen duruşumu dikleştirdim ve kaşlarımı çatarak onu dinlemeye başladım. Ateş de meraklandığından telefonu hoparlöre aldım.
"Dinliyorum, nedir bu önemli şey?"
Derin bir nefes aldı ve konuştu.
"Sana bir suikast hazırlığı olduğunu öğrendiler." dediğinde yerimde buz kestim. "Ne? Nasıl? Sizden başka hiç kimse benim katil olduğumu bilmiyor. Böyle bir şeye girişmelerinin sebebi katil olmam değil diye düşünüyorum." dedim.
"Biz de öyle düşünüyoruz, çünkü saldırı sadece seni değil Ateş'i de hedef alıyor. Birine ilinizden birini öldürme görevi verilmiş ve ana hedef sensin. Ama başka hiçbir detaya ulaşamıyoruz. Kimin böyle bir şeye girişeceğini, neden girişeceği gibi bilgiler henüz elimizde değil." dedi.
Yavaşça başımı kaldırıp Ateş'e baktım. Korku dolu gözlerle bana bakıyordu. Göz göze gelince ürperdim.
Hayır, değil ölmesi onda ufak bir yara olmasına bile dayanamazdım.
"Ana hedef olduğuma sevindim.
Eğer olur da kardeşime zarar gelirse.." Ateş'in gözlerine bakarak devam ettim. "Onları kendi kanlarında boğarım." dedim kararlılıkla. Ardından telefonu Reiner'in yüzüne kapattım. Yeniden göz göze geldik.
"Sana zarar gelmesine katlanamam. Sana zarar gelmesine asla izin vermem, veremem." dedim gözümden bir damla yaş akarken.

~

Uzun bir ders daha bitmişti ve sonunda yeniden bahçeye çıkabilmiştik. Dersler zaten benim için sorun değildi, istesem her şeyi olabilecek kapasitedeydim ama Ateş'i okulda yalnız bırakmak istemediğimden aynı üniversiteye gidiyorduk. Benim aksime o derslerinde çok başarılı değildi, o yüzden özel üniversiteye gidiyorduk.
Aria'yla bahçeye çıktık. Banka doğru yürürken Ateş'in sarışın bir kızla konuştuğunu gördüm. Bu Derin olmalıydı. Yüzünü bana doğru döndüğünde yüz hatlarını bir yerden hatırlar gibi oldum. Hayır bu o olamazdı, bir kere o sarışın bile değildi. Bu yüzden bu düşünceyi kafamdan attım.

Biraz daha yürüyünce de Ares'i gördük. Gözleri beni bulduğu anda gülümsedi ve bana doğru yürümeye başladı. Ben de Aria'yı arkamda bıraktım ve adımlarını hızlandırarak ona doğru yürümeye başladım. Ortada buluştuğumuzda yüzlerimiz çok yakınlaştı. Eli belimi sardı ve beni biraz daha kendine çekti. Kimsenin anlamaması için Türkçeyle,
"Burda olmaz." diye fısıldadım. Sırıttı.
"O zaman küçük bir kaçamaktan sorun olmaz bence." dedi ve yürümeye başladı. Arkasından gittim. Ders vakti gelince herkes içeri girdi. Biz ise girmedik ve kısa bir bekleyişten sonra güvenliğin dikkatinin dağıldığı anda kapıdan sıvışarak fakülteden çıkmayı başardık. Ares'le el ele kahkahalar eşliğinde motoruna doğru ilerledik. Böyle bir şey olacağını biliyormuş gibi bana da kask getirmişti. Kaskı önce kendine taktı ve diğer kaskı yavaşça kafama geçirdi. Sonra beni kucağına alarak motora oturttu ve önüme bindi. Motoru çalıştırdı ve son hızda yol almaya başladık. Ben onun beline sarılmıştım ve rüzgarın etkisiyle siyah saçlarım havada uçuşuyordu.
Her şey çok güzeldi.

Nefes KesiciHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin