Bölüm 1: Böğürtlen

61 4 3
                                    

Eğer kitabıma bir şans verdiyseniz çok teşekkürler, açıkçası başka diyecek bir şeyim yok. İyi okumalar

Kitaba ne zaman başladığını yazar mısınız rica etsem🍂?

Her yol bir yere varılmak içindi. Anlamlar çıkarmak, ders almak veya birine kavuşmak içindi. Bir yolum vardı, uzun ve zorluydu ama baş edebileceğime inanmıştı yaratan. Bir şekilde o yere varacağıma inanmış 'hayat' denen bu yola beni de çıkarmıştı. Yollar biz gidelim diyeydi oysa ben bir köşede oturup önümden geçen insanlara bakıyordum. Yürümeyişim gücümün olmamasından değildi bu yolu yürümek istemeyişimdendi. Kendi yolumu çizmek istememdendi.

Kalıplara konulan hayatlar hiçbir zaman istenileni vermezler. Kalıplarım, çizgilerim vardı. Bunları yok etmek için bir mücadele verenlerden değildim zira mücadele denen şeyin ne olduğuna dair bir bilgim yoktu. En azından insanlar böyle düşünüyordu.

Ben Alçin GÜÇLÜ. Soyadının içini dolduramayan, kimisine göre ezik, kimisine göre gizemli, dikkatsizliğinin getirdiği sakarlıklarla bilinen, suskun bir lise öğrencisiyim. Orta sıranın orta kısmında dersleriyle ve kitaplarıyla yaşayan biriyim. En iyi bildiğim şey katıksız sevmekken en çok korktuğum konuda sevmek oluyor-du. O'na kadar. Ben kendisinden 'Sonbahar Gözlü Çocuk' diye bahsediyorum ama diğerleri ona Ekim diyor. Zaman zaman yeşilin veya sarının hüküm sürdüğü ela gözleri, düzgün bir fiziği ve aşırı tatlı gülümsemesi vardı. Zarafeti, kibarlığı ve sıcakkanlı olması en bariz özelliklerindendi en azından gözlemlediğim kadarıyla. Kızlı erkekli arkadaş grubuyla bankları birleştirip insanı imrendirecek derecedeki eğlenceli halleriyle okulumuzun bahçesini şenlendirirlerdi.

Onunkinin aksine oldukça sıradan olan gözlerim belki de birçok kez ona değmiş ama asla dikkatimi çekmemişti veya yollarımız o zaman kesişmemeliydi. Bilemiyorum. Onunla karşılaştığım ilk gün onu bileceğimden habersizdim. Boş olan dersimizde her zaman yaptığım gibi böğürtlen çayımı almak için indiğimde o sıranın bir köşesinde arkadaşıyla konuşurken çayımı aldım fakat paramı cüzdanıma koymadığımı fark etmiş ve kantincimiz Cengiz abiye getireceğimi bardağımın burada durmasını söylemiştim. Birden arkadan bir para uzatılmış ve aynen şöyle söylenmişti "Böğürtlen' in parasını buradan al abi uğraşmasın şimdi küçük hanım.". Yakındı ve ne yazık ki o günden sonra da kalbime hiç uzak olmamıştı. Kafamı kaldırıp gözlerine baktığımdaki o ışıl ışıl olan elaları, yüzündeki o anlayış dolu samimi gülüş dilimin lal olmasını sağlamış ve onu cevapsız bırakmıştım. O da bunu bir evet olarak algıladı ve kendi istediğini söylemişti. Kalbimin hızlı atışı beni afallatırken korkuma sığınmış ve bir daha ona bakmadan uzaklaşmıştım. Ardından kalbimin seçici görüşüyle ilk önce gözüme oradan da gönlüme takılmıştı. Bu olay olduğunda 11. sınıfın başıydı. On bir bitmiş tatil başlamış hatta on iki olanların tatilinin bitmesine iki gün kalmıştı.

Okulumuzun on ikiler için kurduğu kurs programı başlayacaktı şu sıralar. Bu yüzden annemle geçireceğim son günümdü. Annemle babam ben ortaokul sondayken akrabalarımızın da katkısıyla zorlu bir boşanma sürecine başlamış dokuzun sonuna doğru annem ikinci evliliğini yapmıştı. Annem Züleyha AKIN yeni evliliğinde hiç olmadığı kadar mutluydu. İlk baş öfkelensem de bunun yersiz olduğunu onun da benim dışımda bir hayatı olduğunu kavramam kısa sürmüştü. Anlamlandıramadığım bir sakinlik mevcuttu üzerimde fakat sonradan fark ettim ki bu sakinlik değil kırgınlıkmış ama bunu da dillendirmiyordum. Konuştuğumda karşı tarafı kırmayı istemiyordum çünkü o benim annemdi. Ben kırıldığımda beni görmedi ama ben o kırılmasın diye kırgınlıklarımı sakladım. Bazen çocuklar ebeveynlerden daha büyük olabiliyorlardı.

Ben babamla başka bir şehirde yaşarken annem eşiyle başka şehirde yaşıyordu. Babam bunun eksikliğini hissetmemem için çabalasa da mesleği buna çok izin vermiyordu. Babam bir başkomiserdi ve çoğu zaman yalnız kalıyordum.

Sonbaharda SenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin