Bölüm 12: Bazen

6 2 0
                                    

Merhaba canlarım, nasılsınız?

Bir önceki bölümde belirttiğim gibi bu hafta, gireceğimiz olan, 13. bölümü paylaşıp iki haftalık bir mola veriyoruz. Moladan sonra elimde olan bölümleri hızla sizinle paylaşmaya çalışacağım. 

Şimdi 12. bölüm sizlerle, iyi okumalar...

                                                                                    🍁🍂🍁

12. BÖLÜM

Alçin'den

Hayat siz planlar yaparken başınıza gelenlerdir. Bu cümleyi ilk okuduğumda hak verdiğimi hatırlıyorum fakat hiçbir zaman bu kadar içten hissetmemiştim bu cümlenin haklılığını. Hayat gerçekten bizim planlarımı hiç önemsemiyordu. Kendi yolu vardı ve ne olursa olsun kendi bildiğini okuyor bize de ona uymak kalıyordu. Kader diye bir şey vardı. Gerçekti. En az Ekim kadar.

Siyahlar içerisindeki yeşile yakın elalar dumura uğramamı sağlamıştı. Beynim onu ilk gördüğüm andan beri infilak olmuş, sadece gözlerine mühürlemişti gözlerimi. Hiçbir hoş geldin içimi bu kadar kıpır kıpır ettirmemişti. Gözlerimin bile parladığını hissettim bana bakarken, çok özlemiştim daha uzun zaman görmediğim, konuşmadığım olmuştu ama bu sefer daha bir zordu. Zannettiğimden daha hızlı alışmıştım Sonbahara başka mevsim de kalamıyordu ruhum.

"Senin burada ne işin var?" dedim fakat bunu o duydu mu emin değildim, sesim fısıltıdan farksızdı, sanki sesli konuşursam yok olacağından tamamen kendi hayal ürünüm olmasından yahut bir rüya çıkacakmış gibi hissediyordum.

"Seni eve götürmeye geldim." diyerek valizimi ellerimden çekti bir eliyle yolu gösterdi "Gidelim mi?" dedi nazik bir ses tonuyla. Yüzünde samimi bir gülüş vardı, istemsizce bu gülüş bana da yansıdı. Sesimi bulamadım o an başımı sallayabildim sadece. Bir adım atmıştı ki kalabalık olan Otogarı yeni fark etmiş gibi kaşlarını hafif çatarak etrafı taramıştı. Adımları yavaşlarken beni nazikçe kolumdan tuttu "Yanımda yürü olur mu?" dediği şey bir an sekteye uğrattı kalbimi. Gerçekten de efendimdi? Şaşkın şaşkın ona baktım fakat o ilerlemeye başlamıştı bile. Adımlarını yine yavaşlatarak bana uyum sağladığında şaşkınlığımı yerini kocaman bir heyecan aldı. Bakışlarım yolda gezindim önce sonra da Ekim'e döndü, yorgun duruyordu ama hala dimdikti. O an aklıma babam geldi; "Babam?" dedim hala ona bakarken bakışlarını yoldan bana çevirerek "O aradı beni, gelemeyeceğini söyledi." kaşlarım yukarıya kalktı istemsizce "Nereden bulmuş ki numaranı?" dediğimde bakışlarını önüne çevirdi, omuz silkip "Bilmem." dedi sadece fakat ses tonu bir önceki kadar net değildi. Beni beyaz bir arabanın yanına götürdüğünde İkinci şaşkınlığımı yaşadım. "Senin ehliyetin mi var?" Valizimi bagaja koyup bana baktı dişlerini gösteren bir gülümsemeyle göz kırptı "Sanırım var demeliyim?" eğlenen ses tonuyla kaşlarım çatıldı. Kapıyı açmış ama binmemiş bana bakıyordu, "Ehliyetin yoksa niye araba kullanıyorsun, ya bir şey olursa." yüzümü inceleyip gülmeye devam etti. "Yok olduğunu söylemedim ayrıca Böğürtlen kaşlarını çatma." diyerek arabaya bindi kaşlarımı çatmaktan ağrıyan kaşlarımın ortasını ovdum ve tereddüt etmeden arabaya bindim. Emniyet kemerini takıp kontağı çalıştırdı, "Hani tehlikeliydi." kinayeli ve bir o kadar da eğlenen ses tonunu duysam da emniyet kemerimi takmaya devam edip bakmadım ona zira dediklerimden sonra ona bakarsam yanaklarımın hatta burnumun kızardığını çok net görebilirdi.

"Sana güveniyorum."

Ekim'in önce duraksadığını hissettim hatta bakışlarını bana çevirdiğini, birkaç saniye içinde kendini toplayıp gaza bastı. Bakışlarını benden çekince sessiz bir nefes koy verdim, kalbim ağzımda atıyordu sanki. İçimden deli gibi gülmek geliyordu. Yandan ona baktığımda yeni bir fotoğrafı oluştu zihnimde, kahverengi saçları dalgalı ve karışmıştı, bir kolu aralık camın köşesine yaslıyken biri dümdüz direksiyonu tutuyordu. Derin bir nefes alma ihtiyacı hissettim, genelde siyah giymediğini fark etmiştim bu yüzden şimdi siyahlar içerisinde olması garibime gitmişti fakat gerçekçi olmak gerekirse gözlerini ön plana çıkarmıştı. Ona bakarken birden bana döndü bakışları afalladım lakin o hiç de şaşırmamıştı onu izlediğime, "Ali nasıl?" sesindeki samimiyet bana da yansıdı. Ali'nin yüzü geldi önüme gülüşleri ve ağlamaları ardından annem geldi aklıma, susuşlarımız ve kavga edişlerimiz. Önüme döndürdü bu soru "İyi olacak." Ben evden çıkarken annemle Kerem abi tartışıyorlardı. Otobüsüm olduğunu bilmesine rağmen umursamamıştı hiç bende veda bile etmeden ayrılmıştım evden, sadece Ali'yi öpe koklaya uyutmuştum. Ben otogara gittiğimde yokluğumu anlayıp aramıştı, bir dolu özür söyleyip durmuştu fakat bazen artık gönül koymayacak kadar kırılıyordunuz bazı insanlara. Sorun yok dedim, o da hiç eşelemedi altını böylece bir hikâyenin daha sonuna gelmiştik. Bu bir hafta şekerden evin içinde gibi hissetmiştim en çok sevdiğim varlık oradaydı ama cadı da vardı. Sıkıntıyla derin bir nefes aldım, yorulduğumu hissediyordum.

Sonbaharda SenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin