「Tutuklu Yargı」

99 12 7
                                    

🌸

O gün annemin ağlayışları ve bağırışları içinde kelepçelenerek evden çıkartıldım. Hiçbir şey hissetmiyordum, tam olarak hiçbir şey. Eskisi kadar boş ve anlamsızdı her şey. Babam polislere beni kelepçelememelerini söylemişti fakat bu elbette işe yaramamıştı. Bir polis arabasının arkasına, tıpkı bir canavarmışım ve tehlikeli biriymişim gibi kelepçeyle oturtulmuştum.

Senpai'm bunu öğrenecekti ve her şey bitecekti. Artık beni sevmeyecekti ve herkes benden nefret edecekti. Raibaru, benden intikamını bu şekilde alıyor olmalıydı. Tüm o kurduğum hayaller ve o hayaller uğruna döktüğüm çabalar boşa gitmiş gibi hissediyordum.

Nihayet karakola götürüldüm ve bir odada bekletilmeye başladım. Bir süre sonra dışarıda annemin ve babamın sesini duymuştum fakat önemsemedim. Asıl önemsediğim onlardan sonra seslerini duyduğum arkadaşlarımdı.

Önce Shima'nın ağlayan sesini, sonrasında ise Sho'nun itirazlı sesini duydum. Onların sesini duyduğumda utançla gözlerimi yumdum. İlk defa bana güvenen ve beni kabul eden arkadaşlarım olmuştu ama hepsini hayal kırıklığına uğratmıştım. Peki ya Senpai'm duyduğunda ne olacaktı?

Kimseyle görüşmeme izin verilmedi ve beni parmaklıkların olduğu bir odaya koydular. İçimdekileri haykırmak, hıncımı çıkarmak istiyordum fakat imkansızdı.

"Merak etmeyin, hanımefendi. Adınıza bir avukat tutuldu ve kendinizi savunabilirseniz serbest kalabilirsiniz. Mahkemeye kadar burada kalmak zorundasınız. Her gün bir ziyaretçi hakkınız var." dedi polis memuru ve uzaklaştı.

Dışarıdan kısık kısık sesleri duyabiliyordum. Ama Senpai'min sesini hiç duymamıştım. Hala haberi duymamış olabilir miydi? Gerçi duysa da buraya geleceğini zannetmiyordum.

Tüm günü sadece duvarı izlemekle geçirdim. Getirilen yemeği yemedim bile çünkü boğazımdan tek bir lokma bile geçmemişti. Bu kadar sakin kalabilmeme şaşırmıştım. Şokun etkisiyle hangi duyguyu hissedeceğimi şaşırmıştım.

Kendimi uykunun kollarına bırakmak zorunda kaldım. Rüyamda Osana ve Raibaru'yu gördüm. Senpai'mi onlardan kurtarmaya çalışıyordum ama bunu başaramıyordum. Senpai'm benden nefret ediyordu ve her şey bitiyordu...

Ertesi Sabah

Sabah uyandığımda yeniden yemek yemeyi reddettim. Midemin yemek için çırpınması umurumda değildi. Ya Senpai'me kavuşacaktım ya da kendimi bu şekilde öldürecektim.

Kısa bir süre sonra yeniden bir polis memuru geldiğinde o tarafa dönmeyi reddettim. Sessizce ne diyeceğini bekledim.

"Bir ziyaretçiniz var, hanımefendi. Sizi görüşme odasına alacağım."

Gelen kişinin Senpai'm olabileceği ihtimali beni canlandırmıştı. Hızlıca ayağa kalktım ve polis memurunu görüşme odasına kadar takip ettim. Karşısında cam olan sandalyeye oturdum ve beklemeye başladım.

Nihayet kapı açıldığında ve camın arkasında gelen ziyaretçiyi gördüğümde hayal kırıklığına uğradım. Gelen kişi Budo'ydu. Elbette Senpai'mi bekliyordum çünkü benden nefret ederse tüm dünyam altüst olurdu.

"Budo? Neden buradasın?" dedim ruhsuz bir ses ile. Budo, karşıma oturdu ve bir süre sessiz kaldı.

"Üzgünüm, Ayano-Chan. Beni görmeyi beklemediğini biliyorum. Ama seni görmem gerekiyordu. Kötü gözüküyorsun." dedi cama yaklaşarak.

"Öyleyim. Ne kadar iyi olabilirim ki?" dedim gözlerimi kaçırarak.

"Taro'yu merak ettiğini biliyorum. Ona da haber verdik ve gelmek istedi. Ama öncelikle seninle ben görüşmek istedim." dedi.

➸ 𝐊𝐀𝐘𝐈𝐏 || 𝐀𝐘𝐀𝐍𝐃𝐎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin