🌸
✎ 6 Sene Sonra
Bahar tüm güzelliğiyle gelmişti Japonya'ya. Her yerde uçuşan pembe sakura ağaçlarının yaprakları ve kokusu yeniden beni liseye döndürüyordu. Doğa yeniden canlanmıştı ve ben hiç olmadığım kadar canlıydım.
Ofis çantamı hazırladım ve takım elbisemi giydim. 2 senedir burada çalışmama rağmen topuklu ayakkabıya hala alışamamıştım. Sanırım asla bu ayakkabıların kadını değildim fakat şunu söylemeliyim ki tam olarak işimin kadınıydım.
Arabama bindim ve erkenden iş yerime geldim. Ofisimin kilidini açtım ve bilgisayarımın başına oturdum. En son yazdığım kitabımın dosyasına bir göz gezdirdim ve memnuniyetle gülümsedim. Aylardır üzerinde çalıştığım ve başımı dahi kaldırmadığım kitabımı sonunda bitirmiştim. Birden karnımda hissettiğim sancıyla yüzümü ekşitsem de içimde minik bir kızımın olduğunu bilmek beni gülümsetti.
Büyük ihtimalle işlerin ne ara buraya geldiğini merak ediyorsunuzdur. İzin verin size her şeyi anlatayım.
Budo ile sevgili olduğumuz ilk günden beri lise hayatım mükemmel geçti. Ailem her geçen gün onu daha fazla kabullendi ve mükemmel bir ilişkimiz vardı. Elbette bu ilişki üniversitenin ikinci yılında bozuldu çünkü Budo, bana evlenme teklif ederek ilişkimizi bir adım daha öteye taşıdı.
Tüm arkadaşlarım ve ailem düğünümüzü gerçekleştirdik. Budo'nun annesiyle tanıştım ve ablasıyla oldukça samimi oldum. Budo ile birlikte küçük ama tatlı bir evde yaşamaya başladık. Üniversiteyi birlikte bitirdik ve iş hayatına iki yetişkin olarak adım attık. Artık ikimizin de sorumlulukları vardı ve bu sorumlulukların üstesinden birbirimize yardım ederek geldik.
Şimdi ise Budo ile evliliğimizin neredeyse birinci yıl dönümü. Az önce de bahsettiğim gibi karnıma üç aylık bir kız çocuk taşıyorum. Bunun haberini ilk aldığımız gün Budo adeta kendisini camdan atıyordu ama nihayet onu sakinleştirmeyi başardım. Tüm bu anılar yeniden gözümde canlandığında gülümsedim. Ben aslında 17 yaşımda doğmuştum ve şimdi hiç olmadığım kadar canlıydım.
Bugün Budo'nun kendi açtığı karate kursuna gidecektim. Üniversiteyi bitirir bitirmez kendi iş yerini açmıştı ve birçok insan katılmak için talepte bulunmuştu. Bugün 7-13 yaş arası gruba ders veriyordu ve bu ziyaret etmeyi en çok sevdiğim gruptu. Yazdığım kitabın dosyasını müdüre attım ve ofisimi kilitleyip iş yerinden ayrıldım. Bazen bu işe ne kadar ait olduğumu düşünüyordum çünkü yazmak ve duygularımı senaryoya dökmek hoşuma gidiyordu. Başta ailem ve arkadaşlarım bir yazar olmak istediğimi duyduklarında şaşırmışlardı çünkü hayatımda bir günlük bile tutmamıştım ama nihayetinde sevdiğim işi yapmaya başlamıştım.
Budo'nun kursuna geldim ve arabamı park yerine park ettim. İçeriye girdiğimde hepsinin seslerini holden duyabiliyordum. Onun sesini hepsinin arasında işittiğimde kalbim yumuşadı ve yüzümde bir gülümseme oluştu. Tam içeriye girecekken biri beni durdurdu.
"Bizi düşünen yok, baksana! Nasıl da hemen kocasının yanına gidiyor." dedi. Arkamı döndüğümde gülümsedim çünkü bunu söyleyen Sho'ydu ve yanında Shima da vardı. İkisiyle de sıkıca sarıldım. Onlar da bizimle aynı sene evlenmişlerdi ve 1 yaşında küçük bir kızları vardı.
"Kusura bakmayın gerçekten. Budo'yu gördükten sonra sizi de görmeye gelecektim. Dersiniz nasıl geçti? Asıl Ena nasıl onu söyleyin!" dedim gülümseyerek. Ena, onların 1 yaşındaki kızıydı ve sürekli onu ziyarete giderdim.
Sho ve Shima, Budo'nun açtığı kursta çalışmaya başlamışlardı. Budo'nun olmadığı zamanlarda onun yerine bakıyorlardı ve kendi grupları bile vardı. Zaman zaman onları ziyaret ettiğimde sohbet ederdik ve iş çıkışında birlikte bir şeyler içmeye giderdik. Hatta bazenleri Mina da bize katılırdı. Mina ve Juku'nun neler yaptığını da hemen anlatayım.
Mina, karateye hobi olarak devam etmek istediğini söyleyip eğitim hayatına devam etmek istemişti. Hepimiz buna şaşırmıştık çünkü karate ile ilgili büyük hedefleri olduğunu hepimiz biliyorduk. Israrlarımıza rağmen bizi dinlemediği için daha fazla zorlamamıştık ama hepimiz bu duruma çok üzülmüştük. Yine de tahminimce karate ona eski anılarını hatırlatıyordu ve bu yüzden yolunu ayırmaya karar vermişti.
Juku ise hala üniversite okuyordu ve bu onun son senesiydi. O da tıpkı Sho, Shima ve Budo gibi karate yolundan ilerlemek istiyordu. Şehir dışında olduğu için fazla görüşemiyorduk ama zaman zaman buluşmaya devam ediyorduk.
Kapı birden açıldığında irkildim ve Budo'yu gördüğümde üzerine atladım.
"Sesinizi duyduğumda Ayano'nun burada olduğunu hemen anladım." dedi, bana sıkıca sarılırken. "Şu an seni görmeye çok ihtiyacım vardı çünkü beni bir tek sen dinlendiriyorsun. İçeri gel."
Onunla birlikte içeri girdim. Ufak bir mola vermişlerdi ve çocuklar beni gördüğünde birden üzerime koştular. Onlarla iyi anlaşıyordum ve beni seviyorlardı. Tam onlarla konuşacakken Budo elimden tuttu ve beni kendi ofis odasına götürdü.
"Ne yapıyorsun?" dedim şaşkınlıkla. "Yeniden kıskandığını söyleme bana." dedim.
"Geçen sefere onlarla konuşmana izin verdiğimde neler olduğunu gördün. Seninle iki dakika bile oturamadım. Burada baş başa kalabiliriz. Bebeğimiz nasıl?" dedi elini karnıma koyarak. Gülümsedim ve bu anın ne kadar tatlı olduğunu düşündüm.
"İyi hem de çok iyi. Bu sabah oldukça hareketliydi, seni göreceği için heyecanlıydı sanırım. Sen nasılsın?" dedim elini tutarak.
Her zamanki gibi uzun uzun sohbet ettik ve konuştuk. Budo'nun yokluğunda onun yerine Sho bakıyordu. Şikayet seslerini buradan bile duyabiliyorduk çünkü küçük çocuklara ders vermeyi sevmiyordu. Gözüm dolapta duran, ona aldığım lacivert kravata kaydı ve yanına yaklaşıp elime aldım.
"Bunu bir süredir görmemiştim. O günü hatırlıyor musun?" dedim duygulanarak. Budo, arkamdan sarıldı ve güldü.
"Hatırlamaz olur muyum? Yakında kurs başvuruları sürecinde yeniden bunu giyeceğim. Hala benim için senden sonra en önemli hediyem bu kravat." dedi.
Mutluyduk, hem de çok. Her günümüz böylesine özel ve mutlu geçerken her zaman eski günleri anmaya devam ederdik. Eğer Taro ile devam etseydik bu kadar mutlu olabilir miydim emin değildim. Taro, uzun zamandır aklıma gelmemişti bu yüzden bir anlığına onun nerelerde olduğunu merak ettim.
Duyduğuma göre en son yurt dışına çıkmıştı ve yanında bir kız vardı. O kızın kim olduğunu bilmiyordum fakat onun adına sevinmiştim. Fakat ne iş yaptığını ve nasıl olduğuna dair en ufak bir fikrim dahi yoktu. Artık merak dahi etmiyordum çünkü benim için geçmişe dair minik bir nokta haline gelmişti.
Ailemden bahsedecek olursam onlar hala eski evimdelerdi. 6 sene öncesine göre daha da yaşlanmışlardı ama mutlulardı. Benim hamilelik haberimi aldıklarında o kadar sevinmişlerdi ki şimdiden minik kızım için bir sürü hediye almışlardı ve almaya devam ediyorlardı. Her hafta onları ziyarete giderdim ve eski anılarını dinlerdim.
Artık kendimi bir yere ait hissediyordum ve aitlik hissi, hayatımın temelini oluşturuyordu. Tüm o zorlukların üstesinden hayat arkadaşım Budo ve ailem ile birlikte gelmiştim. Şimdi ise her şey sona ermişti ve yaşanacak yalnızca güzel günlerimiz kalmıştı. Budo ile birlikte çocuğumuzu ve işimizi büyütecektik. Arkadaşlarımız ile her zaman görüşmeye devam edecektik ve yeni maceraların içerisine girecektik. Ve en önemlisi de, birbirimizi her geçen gün daha da çok sevmeye devam edecektik.
Ben Ayano Aishi, ilk bölümün aksine benim hikayem burada bitiyor. Ama bu bitiş, yeni ve temiz sayfaların açıldığı bir başlangıçtı. Ben ona güvenmeyi seçmiştim ve bu kararımdan hiçbir zaman pişman olmayacaktım.
~SON~
🌸
Buraya kadar geldiğimize gerçekten inanamıyorum okurlar... Umarım sizlere her kelimesine kadar güzel bir kitap sunabilmişimdir. Final bölümü hakkında neler düşünüyorsunuz?
Vedalardan hoşlanmam ve zaten bu bir veda da olmayacak. Yeni kitaplarda ve yeni sonlarda yeniden bir araya geleceğiz.
O zamana kadar kendinize çok iyi bakın ve her zaman söylediğim gibi, sizi çok seviyorum!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
➸ 𝐊𝐀𝐘𝐈𝐏 || 𝐀𝐘𝐀𝐍𝐃𝐎
Fanfiction"𝐏𝐞𝐤𝐢 𝐛𝐞𝐧 𝐨𝐧𝐚 𝐠𝐮𝐯𝐞𝐧𝐦𝐞𝐲𝐢 𝐦𝐢 𝐬𝐞𝐜𝐞𝐜𝐞𝐤𝐭𝐢𝐦 𝐲𝐨𝐤𝐬𝐚 𝐠𝐮𝐯𝐞𝐧𝐦𝐞𝐦𝐞𝐲𝐢 𝐦𝐢?" Doğumundan itibaren içinde tek bir duygu kırıntısı barındırmamış bir kız, Ayano Aishi... Lise ikinci sınıfa geçmesiyle birlikte kendini bi...