Araba sertçe durduğunda yüzbaşının dediğini yaptım ve hızlıca kapımı açarak arabadan indim.
"Koş!"
Başka bir arabanın sesi bize yaklaşırken Gökmen'in işaret ettiği yöne doğru koşmaya başlamıştım, yüzbaşının gelip gelmediğine bakmak için kafamı çevirecektim ki elimde hissettiğim elle beraber hızlanmıştım.
Yüzbaşı sıkıca elimden tutarak hızlanmamı sağladı ve beraberce karanlığın örttüğü, kullanılmayan evlerin birinin duvarının önünde durduk.
Gecenin zifiri karanlığında şiddetli ayaz bize çarparken soğuktan mıdır bilinmez tir tir titriyordum, titremekten dizlerim beni zor taşırken soluk soluğa kaldığım için hızlı nefes alış verişlerim bana hiç yardımcı olmuyordu, ciğerlerime doldurduğum hava sanki yetmezken kalbim ağzımda atıyordu.
Bütün bunlar yetmezmiş gibi bir de geçmişin hatıralarının zihnime dolmaması içinse ekstra bir çaba vermem gerekiyordu.
"Sakin ol Güneş derin derin nefes al ve sadece bana güven olur mu?"
Yüzbaşının kısık sesiyle yerdeki bakışlarımı ona çevirdim ve gecenin aydınlığında parlayarak bana oldukça yakın olan gözleriyle karşılaştım.
Sebepsiz yere içimi güven duygusu doldururken başımı ağırca sallayarak onu onayladım.Arkamızdan gelen araba sesi çakıllarla dolu yolda hızlı bir fren sesiyle kesildiğinde peşine ard arda kapanan kapı sesleri eklenmişti.
Yüzbaşı hafifçe hareketlendiği zaman panikle beraber kolundan tutarak ona engel oldum."Gitme."
Sesim o kadar kısık çıkmıştı ki yüzbaşının bunu duyduğundan bile emin değildim ama bakışları ona neredeyse yalvarır gibi bakan gözlerimi bulduğunda sessizce konuştum.
"Lütfen gitme yüzbaşı."
Biliyordum ki ben olmasaydım arkamızdaki adamları kolayca halledebilirdi ama ben ona ayak bağı oluyordum, onun sorumluluğu altında olduğum için beni yalnız bırakamıyordu.
Belki de şu an bir çocuk gibi davranarak yüzbaşını da zor durumda bırakıyordum ama yıllar öncesinin travması bende tetiklenirken şuan da yalnız kalamazdım, korkuyordum.Gözleri korku dolu gözlerime beni anlıyor gibi baktığında sessizce cevap verdi.
"Buradayım Güneş."Yüzbaşı tekrardan aramızdaki kısa mesafeyi kapatıp yanıma gelirken farkında olmadan kolundaki elim hala onu sıkı sıkı tutuyordu, adım sesleri bize doğru gelirken yüzbaşı beni kolumdan nazikçe tutarak bizi iyice köşeye çekmişti, sırtım duvar tarafına yaslıyken oda benim önümde siper almış bir durumdaydı.
"İsmim Gökmen."
"Ne?"
Söyedikleriyle şok olmuş bir şekilde ona bakakalmıştım, ciddi miydi, tek sorunumuz bu muydu?
"Şu an buna mı takıldınız gerçekten?"Sorduğum soruyla dudakları hafifçe kıvrılırken ben yaşadığımız ana anlam ve ihtimal veremiyordum, sessizce beklerken yüzbaşı önümden çekilerek benden biraz uzaklaştı ve benim gibi duvara yaslandı.
Ben ne yaptığını anlamaya çalışırken duvar tarafından görünen silahla beraber yüzbaşı adamın elinden silahı atik bir şekilde alarak adamın boynunu kolunun altına aldı, gerisini görmemek için başımı yana çevirdiğimde bir iki saniye içersinde pisliğin bedeni ayaklarımın dibine yığılmıştı.Duvara iyice sinerken toprak zeminde tekrar duyulan yüksek sesli araba sesiyle yüzbaşı duvarın ardından ateş etmeye başlamıştı. Karşı taraftan da silah sesleri yoğun bir şekilde gelirken daha fazla dizlerimin beni taşıyamayacağına kanaat getirerek bulunduğum yere çöktüm ve kulaklarımı istemsizce kapattım, o an oldukça titrediğimi fark etmiştim.
Kulağımı kapatsam dahi duyulan yoğun silah sesi bir kaç dakika içinde azalırken en sonunda ise kesilmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecenin Hareleri
Ficção AdolescenteYüreği vatan sevdası ile mühürlenmiş olan bir yüzbaşının kalbinde başka sevdalara da yer var mıdır? Güneş, ismi gibi Gökmen Aktuğ'un kışına da güneş olabilecek miydi? Bir doktor, yüzbaşının kalbindeki yaralarını da sarabilecek miydi? Onların dünya...