Sabaha gözlerimi yavaşça açtığımda kollarımı esneterek yabancılık çektiğim yabancı odada gözlerimi gezdirdim, fazlalığın olmadığı sadece gerekli vizon rengi mobilyaların olduğu ferah ve tatlı bir odaydı.
Üzerimdeki örtüyü kaldırarak ayaklarımı soğuk parkeyle buluşturdum ve yataktan kalkarak pencereye doğru ilerledim.Camı açarak içeriye hava girmesini sağladığımda etrafı izleyerek uykumun açılmasını bekledim, soğuk hava bunu saniyeler içinde yaparken kısa sürede de olsa fazla üşüdüğüm için yatağın ucundaki şalı omuzlarıma atarak banyoya geçtim.
Dağılmış saçlarımı aynaya bakarak bir şekile girdirmeye çalışırken yüzümde aptal bir gülümseme vardı, dün yaşananlar aklıma geldikçe kalbim tekliyordu.
Elim gayri ihtiyari bir şekilde havaya kalkarken parmağımdaki zarif yüzüğe baktım, artık tam anlamıyla bir olmuş, biz olmuştuk.Sevgi bize uğramış ve bize ev sahipliği yapmıştı. İnsan tabiatında sevgi temeldi, çocukluktan bu yana sevmek ve sevilmek isterdik çünkü bu ilk insandan bu yana yaratılıştan süregelen bir ihtiyaçtı.
Banyoda durmaya bir son vererek tekrardan odaya çıktım, burnuma dolan güzel kokular tekrardan tebessüm etmemi sağlarken sakince attığım adımlarla mutfağa doğru ilerlerleyerek bu hoş kokuların sunduğu görüntüyü memnuniyetle izledim.
Gökmen omuzuna attığı mutfak havlusuyla ocağın başında bir yandan elindeki kaşıkla tavayı karıştırıyor bir yandan da önündeki tabaklara bir şeyler koyuyordu.
Bu güzel görüntüye su gibi akıp giden sesi eşlik ederken başımı kapının pervazına yaslayarak oldukça tok ama bir o kadar da yumuşak çıkan güzel sesinden dökülen türküyü, onu bölmekten korktuğum için neredeyse nefes almadan dinlemeye başladım.Benim için ne kadar vakit geçere geçsin saniyeler sürecek olan bu an Gökmen'in arkasını dönmesiyle sona ermişti, beni gördüğünde yüzünde oluşan gülümseme ile elindeki tabağı masaya koyarak çıkardığı bardaklara demlediği çaydan doldurmaya başlamıştı.
"Günaydın."
"Günaydın, bu ne güzel bir jest. Alışırım yalnız haberin olsun."
"Her zaman hizmetinizdeyim, lütfen."
Gökmen masadaki sandalyeyi benim için çektiğinde oturarak özenle hazırlanmış olan masaya baktım, gerçekten de çok güzel duruyordu.Çatalımı tabağımdaki omlete batırarak omletin tadına baktım, memnun bir mırıltıyla beğenimi ifade ederken Gökmen de beni tebessümle izliyordu.
"Eline sağlık, çok güzel olmuş."
"Afiyet olsun."
Kahvaltımızı yaparken zaman nasıl geçmişti anlayamamıştım, sanırım tüm hayatım boyunca hiçbir zaman bu kadar sıkı bir kahvaltı yapmamıştım.
Gökmen'in sohbeti ile beraber keyifli bir güne başlamıştım ve kahvaltı masasının başında geçirdiğimiz saatlerin hiç farkında olmamıştım.
"İleride bir göl var, burayı topladıktan sonra yürüyerek gideriz olur mu?"
"Olur tabi." Gökmen'i onayladıktan sonra ikimizde masadan kalkarak kahvaltılıkları hızlı bir şekilde topladık, mutfaktaki işi normalden kısa bir sürede bitirdikten sonra montlarımızı giyerek evden çıktık.
Soğuk hava anında yüzümüze vursa da hava da dayanılmayacak bir soğuk yoktu, bence yürüyüş için güzel bir gündü.
"Gel bakalım." Gökmen elimden tutarak kendi montunun cebine ellerimizi koyduğunda yavaş adımlarla yürümeye başladık, evin bulunduğu yer ağaçlarla kaplı olduğu için güzel bir görüntü sunuyordu ve bize de bu görüntünün tadını çıkarmak kalıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecenin Hareleri
Ficção AdolescenteYüreği vatan sevdası ile mühürlenmiş olan bir yüzbaşının kalbinde başka sevdalara da yer var mıdır? Güneş, ismi gibi Gökmen Aktuğ'un kışına da güneş olabilecek miydi? Bir doktor, yüzbaşının kalbindeki yaralarını da sarabilecek miydi? Onların dünya...