2. ÖLÜ RUHLARI YAŞATAN

18 2 0
                                    

"Karanlık gecemde parla.

Gözyaşlarımı sil.

Bana acılarımı unuttur.

Mum gibi yanan çehrenle,

kurtar beni bu sonsuz boşluktan."

(Viran'ın Anlatımıyla)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Viran'ın Anlatımıyla)

Sevmek. Bir insana ilgi vermek ve ona şefkat göstermekti. Değer vermekti. Koruyup kollamaktı. İyiliğini istemek, mutlu etmek, onu anlamaya çalışmaktı. Sevmek, özgürlüktü...

Sevmemek?

Sevmemek neydi?

Ben de olmayanları, istediklerimi... Hayır hayır, çok istediklerimi anlatabilmekti. Ulaşamadıklarını söylemekti.

Sevgisizlik insana ne yapardı? Kalbine ne işlerdi? Umutlar çürüdükçe kalbe ne olurdu? Ruhumuz, kendini karanlığa kaptırmış ilerlerken bizi kim görürdü?

Ölüm bize kollarını açtığında, umutlar yok olmuş demek miydi?

Her nefeste ağrıyan kalbim bu dünyanın kötülüğü altında eziliyordu...

İstemiyordum annemi ve kardeşimi kaybetmek, istemiyordum babamın bana verdiği sevgisizliği, istemiyordum beni kabullenmeyen kardeşlerimin nefretlerini, istemiyordum o kadını ve bana yaptıklarını...

Ben doğmuş olmayı istemiyordum...

Ölüme yalvarmak istiyordum. Beni alsın ve kırık hayallerin yaşadığı bu diyardan götürsün... Artık canım acımasın istiyordum.

Sonsuz bir sürgüne çıkmaktı tek arzum.

Herkesin üzerine basıp geçtiği kalbimi unutmaktı.

Ölümün beni sardığını hissetmek için yanıp tutuşuyordum.

Nefes almaktan yorulmuştum.

"Nereye gidiyorsun sen?!" Arkamda ciyaklayan kadına çevirdim eğdiğim başımı. Omzumun üstünden ona baktığımda yine genç kızlar gibi süslendiğini gördüm.

O her gün bir yerlere gidiyordu oysa.

Önüme döndüm ve hazırladığım valizin fermuarlarını çektim. Valizi yere bıraktım ve bedenimi dikleştirerek tekrardan arkamda ki kadına çevirdim yönümü. Üzerinde, muhtemelen dün aldığı servet değerinde ki elbiselerden bambaşka bir parça vardı. Bir şehri satın alabilecek değerde ki mücevherlerinden yeni bir tanesini takmıştı boynuna.

Ayağında ki topuklularda bile elmas vardı.

En ünlü markalardan aldığı makyaj malzemelerinden çoğunu yüzüne boca etmişti. Para onun için su gibi akıyordu. Otu boku, her şeyi, her beğendiğini alıyordu. Bir giydiğini bir daha giydiğini sanmıyordum...

Uçurum KenarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin