“Boş... güzel bir kelime. Ama itiraf edeyim, ben ‘kimse seni istemiyor’ kısmını daha çok sevdim,” dedi, alaycı bir tonla. Ben istiyorum abi sen meleğe bakma o biraz fazla öküz. Üzülme sen. Kıyamam sana, yada kıyarım ya kıyamam dediklerim tek tek kıydı bana. Allah razı olsun kardeşim. Ellerini ceplerine soktu, rahat görünmeye çalışırken ayak parmaklarını yere sıkıca bastırıyordu, sanki düşmemek için direniyordu. “Demek benim hakkımda bu kadar düşünmüşsün. Bu kadar detaylı bir analiz için teşekkür ederim, Melek Hanım.”
Melek’in yüzünde en ufak bir yumuşama belirtisi yoktu. “Beni hafife alıyorsun. Ama bu senin sorunun, değil mi? Hayatı bir oyun gibi görüyorsun. Herkesi kandırabileceğini, şakalarla gerçeklerden kaçabileceğini sanıyorsun. Ama seni görebiliyorum. Bir hiçsin.”sus kız artık hain.
Adamın kahkahası bu kez daha kırılgandı, ama yine de devam etti. “Bir hiç, ha? Güzel. Bunu duymak şaşırtıcı değil. Ama en azından bu hiçlik beni buraya getirdi, değil mi? Seni dinlemem bile bir başarı sayılır.”
Melek’in gözleri daha da daraldı. “Senin burada olman bir hata. Herkes için. Kendinle ilgili gerçeği bile göremiyorsun. Bu kadar zayıf birinin burada ne işi olabilir ki? Senin gibiler sadece başkalarının hayatını kirletir.”abo bu ağır oldu. Allahım ya... Bu kız nasıl susar?
Adam, bu kez kahkaha atmadı. Yalnızca bir an sessiz kaldı, ama hemen ardından başını salladı ve sanki söylediklerinin hiçbir anlamı yokmuş gibi omuz silkti. “Hadi ama, Melek. Biraz daha sert olabilirsin. Eminim, içindeki bütün öfkeyi dökmedin henüz. Kim bilir, belki de sonunda hak ettiğim o ‘gerçeği’ ben de görebilirim.”
Ancak o alaycı sözlerinin ardında, gözlerinde yanıp sönen bir acı vardı. Canı yanıyordu, ama bunu göstermemek için direndikçe direniyordu.
Adam başını hafifçe kaldırdı, Melek’in öfkeyle parlayan gözlerine baktı. Bir an için kalbinde yoğun bir ağırlık hissetti. Onun neden bu kadar nefret dolu olduğunu çözmek istiyordu. Sırf bir zamanlar aynı sırada oturdukları için mi böyleydi? Ona ne yapmıştı ki?
Sesi alaycı bir tonla çıkmasına rağmen içindeki karmaşa yüzüne yansıyordu. “Melek, gerçekten anlamıyorum. Sırf bir zamanlar yan yana oturduk diye mi bu kadar öfkelisin? Yoksa başka bir şey mi var? Sana ne yapmış olabilirim ki, beni bu kadar yok sayıyorsun?” çokta şey etme sen öhö öhö...
Melek’in dudakları öfkeyle titredi, bir adım daha yaklaştı. “Sana olan öfkemin sebebini mi merak ediyorsun? Kendine acımayı bırak, çünkü gerçek şu ki sen hiçbir şey hak etmiyorsun. Ne benim merhametimi ne de bir başkasının sevgisini! Sen sadece bir yüktün, hep öyleydin.”bak ya hatırlamıyorsun bile adamı.
Adam, Melek’in bu sert sözleri karşısında bir an afalladı. Ancak yeniden sahte bir gülümsemeyle omuz silkti. “Hâlâ anlamıyorum,” dedi, sanki sakin kalmaya çalışıyormuş gibi. Ama gözleri bir an için bulutlandı. “Bir gece gökyüzüne baktığımda sadece bir hiç olmak istemiştim. Yıldız kayacağını ve o yıldızın beni buraya, senin yanına getireceğini nereden bilebilirdim? Bunu ben mi seçtim, yoksa sen mi çağırdın beni?” sen istedin gülparem.
^_^
👀Ah şu kimsesizler olayı..! 👀
Rica ederim bana kızmayın bölüm kısa tutulmalı.
(şahsi fikrim)Seni seviyorum okurum Allaha emanet ettim.
Sevgiyle kal. (Allah sevgisiyle.)
Yıldızı da varlığın gibi parlatır mısın?
💙💙
"Üstüne alınma felaketim sen değilsin.
EVRENLER FELAKETİM"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝗘𝗩𝗥𝗘𝗡𝗟𝗘𝗥𝗶𝗡 𝗙𝗘𝗟𝗔𝗞𝗘𝗧𝗶 [𝗙𝗮𝗻𝘁𝗮𝘀𝘁𝗶𝗸]
Fantasy"Ağlamak istemiyorum!" diye mırıldandı kalan son mecaliyle. Kulaklarını çocukların ağlayışları, kadınların çığlıkları doldurdu.Bu bir felaketi! Melodi bir felaketin kurbanıydı...Başını iki yana salladı acıyla. "Bırak onları! İstediğin benim gözyaşla...