Neredeyse 10 dakikadır bilgisayarında sürekli bir şeylerle uğraşan gencin konuşmasını bekliyordu.
Onu yanına çağırmıştı ama tek kelime dahi etmiyordu ve bu seungmini daha da korkutuyordu.
Hyunjin onu geriyordu. Bu eve geldiğinden beri görünce deli gibi korktuğu tek kişi oydu. Asla gülmeyen,mimiksiz suratı, keskin ve korkunç bakan gözleri, ona karşı kullandığı sert ses tonu...
Seungmin cesur bir çocuk değil aksine çok kolay korkan biriydi. Bunlar ondan korkması için yeterliydi bile.
" Evet." Düşüncelerinden arınmasına sebep olan ses ile anında yerinde dikleşti. Artık daha da gerilmişti.
" Kim Seungmin."
" E-efendim?"
Karşısındaki deri koltuğa oturdu.
" Bu günden itibaren sevgilimsin."
" Ne?"
" Fikrini sormak için söylemedim sana bunu. Sadece haberin olsun diye. Ayrıca bazı durumlarda göstereceğin davranışları da konuşacağız."
" B-bir dakika ne alaka şimdi bu? Ben neden sizin sevgiliniz oluyorum? Saçmalık!"
" Sanki beni sinirlendirmeye çalışıyor gibisin ha? Tam da bu gün neşeliyken... "
Seungminin bir şey diyeceği sırada hızla ayağa kalkarak odanın ortasına doğru yürümeye başladı.
" Endişe etme. Tabi ki de senin gibi biriyle gerçekten çıkmayacağım. Sadece zorundayım o kadar. Dedem yüzünden bu işlere kalkıştım. Ben birini bulamazsam o beni başka biri ile evlendirecek. Bu yüzden seni seçtim.." Diye sırıttı seungmine karşı.
" Ne kadar şanslısın değil mi?" Küçük olan şaşkınlık içinde tek kelime etmeden Hyunjini dinliyordu.
" Senden çok bir şey istemiyorum. Bana ayak uydur yeter."
" Ben nasıl davranacağımı bilmiyorum. Daha önce hiç ilişkim olmadı bu yüzden sen başka birini-"
" Sana kaç kere daha fikrini sormadığımı söyleyeceğim?"
" Gülümseyeceksin. Sorulan sorulara düzgün cevap vereceksin ki zaten hepsini önceden sana söyleyeceğim. Fazla tepki vermeyecek ve gerginliğini belli etmeyeceksin. Mesela sana karşı olan yakın temaslarımda.."
" Yolda, arabada, cafede nerede olursa olsun seni öpebilirim. Sakın ha iteyim deme çünkü sonradan olacaklar senin için pek iyi olmaz." Dedi gülümseyerek.
" Sana söylediklerimi ezberlemen yeterli. Halledersin diye umuyorum? "
Başını eğerek yavaşça onayladı uzun olanı. İçi hiç rahat değildi.
" Akşam yemeğe gideceğiz. Şimdiden çalışmaya başlasan iyi olur. "
Dolu gözlerle onu izleyen çocuğun karşısına geçti ve başını yana eğdi.
" Ne o? Yine mi ağlayacaksın yoksa?" Dedi dudaklarını büzerek.
Gözlerini kaçırdı küçük olan.
" Artık ağlamayı bırakıp bu duruma alışmalısın koca bebek."
" Ayrıca..." Önündeki masadan elleriyle destek alarak seungmine doğru eğildi.
" Sen böyle her ağladığında ben çok sinirleniyorum." Biraz daha yaklaştı.
" Sinirlenmemi istemezsin değil mi?" Seungmin hızla başını iki yana sallayınca sırıttı. Onu böyle karşısında çaresiz ve korkak görmek hoşuna gidiyor gibiydi.
" Güzel." Yavaşça gözlerini ayrımadan geri çekilerek ellerini pantolonunun ceplerine soktu.
" Dedem zeki biridir. Bu yüzden çok dikkat etmeli ve güzel oynamalısın."
" Diyeceklerim bu kadardı. Sorun var mı?"
Bir sürü vardı. Ona soracağı bir sürü sorusu vardı fakat korkuyordu. Gözünde manyak bir herifti Hyunjin. Anında ruh hali değişebiliyor, gülümserken birden suratına bağırabiliyordu.
" Ş-şey... Neden ben?" Sadece bu soru çıkabildi dudaklarından.
Sorusuna küçük bir kahkaha attı uzun saçlı.
" Neden mi sen?"
" Bir nedeni yok. Adamlarım seni buldu karşıma getirdi. Zamanım olmadığı içinde seninle yetinmek zorunda kaldım o kadar. Başka sorun?"
Başını eğdi küçük olan.
" Yok.."
" Güzel." Telefonunda bir şeyler karıştırıp kulağına götürdü.
" Odama gelin."
Bir kaç saniye sonrada çoktan gelmişlerdi.
" Onu götürebilirsiniz. Akşam içinde güzelce hazırlayın."
" Emredersiniz efendim. " Seungmini yavaşça kolundan tutup kaldırdı. Birlikte odadan çıktıklarında Hyunjin derin bir nefes alıp tekrar telefonundan birini aradı.
" Felix."
"Selam Hyunjin!"
" Bu gün müsait misin? Yanına gelmek istiyorum."
" Ah pek değilim. Şirket yemeğimiz var. "
" Kimlerle?"
" Seo Changbinle. Tanıyorsun değil mi?"
Sinirle gözlerini kapattı.
' Tanımaz olur muyum o pisliği?'
" Tanıyorum."
" Her neyse Hyunjin. Sonra görüşürüz birazdan çıkacağım."
" Pekala, görüşürüz." Telefon kapandığında sinirle deri koltuğa fırlattı.
" Bu şerefsiz neden sürekli Felix'in etrafında dolanıyor?!"
Koltuğunda asılı duran ceketini alıp sinirle çıktı odasından.
_________
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Yo ne takıntısı.
Güzel yorumcuklarınızı ve oylarınızı şey etmeyi unutmayın bal peteklerim