Masada sadece iki kişiydik ve bizden başka yemek yiyen yoktu doğal olarak. Ama bu benim için fazlasıyla garip bir ortam hazırlıyordu..
Hyunjinden her zamanki gibi ses çıkmıyordu zaten. İfadesiz bir şekilde yemeğini yiyordu. Bense sadece önümdeki tabağı karıştırıp duruyordum çünkü geldiğimden beri pek iştahım olduğu söylenemezdi.
Masaya sertçe bırakılan çatal kaşık sesi ile ürkekçe başımı kaldırdım.
" Bebeğimiz ona yedirmemiz için bekliyor sanırım ha?"
" Şey hayır sadece aç değilim."
" Kapa çeneni ve bitir tabağındakileri. Sonra birde senin hastalıklarınla uğraşamam. "
Sinirlenmiştim. Masadan kalkıp ilerleyecekken artık kendimi tutamayıp bende kalktım hızla ayağa.
" Madem uğraşamıyorsun bırak beni artık!"
O sırada bana dönmüştü. Suratında yavaşça alaylı bir gülüş meydana geldi.
Manyak bir şekilde gülmeye başladığında kaşlarımı çattım. Beni ciddiye almadığı aşikardı.
Gülmesini durdurduğunda biraz bana doğru yaklaştı.
" Sonunda o dilin açıldı." Elini uzatıp parmağını yanağıma sürttüğünde titrememek için zor tutmuştum kendimi.
" Ama dikkat et koparmayayım." Daha sonra da son bir bakış atıp yanımdan uzaklaştı.
Kırk yılda bir cesaretimi toplayıp karşılık vermiştim ama yine elime yüzüme bulaştırmıştım. Bir hareketiyle bacaklarımın bağını çözecek hale getiriyordu beni.
Senin neyine öyle davranmak ki. Aferin sana Kim Seungmin. Artık daha da gözüne batıyorsun.
Oflayarak kalkacağım sırada arkamda bir beden hissettim. Önümdeki tabaklara uzanırken kulağıma fısıldadı.
" 2 saat sonraya hazır ol. "
Sesinden Jisung olduğunu anladığımda kafamı yan tarafa çevirdim. Bana gülümseyip göz kırptı. Elindeki tabakları mutfağa doğru götürürken hala arkasından bakıyordum.
Bu, bu gün buradan kurtulacağım demek mi oluyordu?
Yüzümdeki tebessüme engel olamadım. Çok bir şey belli etmemek için ise hemen kendimi toparlayıp masadan kalktım ve hemen ilerdeki çalışanlara baş selamı vererek Hyunjin'in odasına gittim.
Aslında hazırlanacağım bir şey yoktu çünkü pislik patron her şeyimi almıştı zaten. Telefonum bile yoktu. Onca fotoğraf...
Saçma sapan üzülmeyi bırakıp sadece beklemeye başladım. Buradan kurtulsam yeterdi benim için. Telefon falan artık en son umursayacağım şeylerdi.
Yaklaşık hala 1.5 saat gibi bir sürem olduğu için odada beklmekten sıkılıp en azından banyo etmem gerektiğini düşündüm ve birazda orada oyalandım.
Heyecanlıydım. Çünkü neredeyse bir saat sonunda buradan tamamiyle kurtulma ihtimalim vardı. Ama aynı zamanda çok korkuyordum. Yakalanırsam hem benim için hemde Jisung için hiç iyi şeyler olmayacaktı. Ben neyse ama bir başkasının canını tehlikeye atmak beni fazlasıyla korkutuyordu.
Birden odaya Jisung girdiğinde korkuyla ona baktım.
" Hazır mısın?"
" H-hazırım."
" Güzel. Şimdi beni iyi dinle."
Kafamla onayladım onu.
" Bir kaç dakika sonra arka bahçedeki güvenlikler yemek yemeye gidecek. Yine de gidip kontrol edeceğim merak etme. Telefonun var mı?"
Gözümle biraz aradıktan sonra masanın üstündeki telefona uzandım.
" Hyunjin'in verdiği. Bir şey olduğunda aramam için vermişti. Birde şu telefon-"
" Ah ev telefonunu bırak. Normali varsa sıkıntı yok zaten. Her neyse numarayı kaydedeceğim. O sırada seni ararım ve yangın merdivenlerinden aşşağı bodruma inersin. Etrafta pek kimse olmaz merak etme ama sen yinede dikkatli davran. " Sırıtıp elini cebine attı. Anahtarı havada salladığında gözlerim parlarcasına güldüm.
" Bu halloldu bile. Al bakalım." Diyerek anahtarı bana uzattı. Hemen alıp cebime attım.
Telefona kendi numarasını da eklediğinde biraz daha konuşup odadan ayrılmıştı.
Tekrar heyecanla onu beklemeye koyuldum.
...
" Size halledin bi şekilde demedim mi ben!"
" Sürekli şu iş için gelmeyin karşıma!"
Adamlarını paldır küldür geri yolladığında neredeyse sinirden kızaran yüzüne su vurdu. Bu gün gereksiz bir gerginlik vardı üstünde ve tek ilacı Felix'ti. Ama yine ve yine Changbinle olduğunu öğrenmesi onu deli etmişti.
Soğuk su bi nebze olsun rahatlattığında derin bir nefes alarak koltuğuna oturdu. Bilgisayarını biraz önüne çekip evde olup bitene bakmak istedi.
Odasının kapısı açıldığında oraya dikkat kesildi. Seungmin'in çıktığını görmüştü.
" Yine oturmuyor bir yerinde."
Sarı saçlının tedirgin davranışları dikkatini çekmişti. Yangın merdivenlerine doğru gittiğini görmesi ise kaşlarını çatmasına sebep olmuştu.
" Nereye gidiyor bu aptal?"
Neredeyse koşarak merdivenleri inmeye başladı. Hyunjin amacını anlayarak sırıtmıştı.
" Bu gün gereksiz cesur hareketlerin var Kim Seungmin. Kaçabileceğini sanıyorsun demek. Oranın kilitli oldu-" Gencin cebinden çıkardığı anahtar ile hızla yerinden kalktı.
" Siktir." Kapıyı açıp koşan genci görünce o da koşup hızla çıktı şirketten.
Arabasıyla binadan ayrıldığında basabildiği kadar gaza bastı.
Aksi gibi önüne azar azar trafik çıktığında sinirle bir kaç kere direksiyona vurdu.
" SİKEYİM HEPİNİZİ! ÇEKİLİN ÖNÜMDEN!" kornasına uzun uzun bastı.
O sırada Seungmin çoktan bahçeden çıkmıştı. Ev şehre bir kaç dakika uzaklıkta olduğu için önüne taxsi çıkması biraz zordu. Bu yüzden durmadan koştu. Arada ise arkasına bakıyordu.
" Seni bi yakalarsam küçük fare..."
___________
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum arkadaşlarrr💖💕
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.