Tom'un verdiği kağıda bakıyordum ama bu yazdıkları şeyi anlamam için iyi bir araştırma yapmam lazımdı. Bunu tek başıma yapamayacağımı bildiğim için Regulusu bulmaya bakanlığa gittim.
Ofisinin kapısını çaldım ve;
E:Girebilir miyim?
RB:Gel!
Odasına adım attığım gibi yerlerdeki kağıtlara gözüm takıldı. Regulus masanın başında bir bilmeceyi çözmeye çalışıyor gibiydi.
RB:Sormadan cevaplayayım
Başımı olumlu bir şekilde salladım.
Masasından ayrılıp kapıyı açtı
RB:Lütfen buyurun hanımefendi...
Ofisinden çıktık ve bakanlığın asansörüyle bir yere geldik. Burası bir nevi kütüphane gibiydi ama değildide. İçeride biraz dolaştıktan sonra bir raf aralığında durduk, rafın başında Tenbris yazıyordu altında ki kitaplara biraz göz gezdirdikten sonra bir tane kitabı eline alıp bana uzattı. Kitap çok eskiydi bu yüzdende içindeki yazılarda okuyabileceğim tarzda değildi. Elimde bir tarihi eser tutuyordum resmen. Regulus açmam için bir sayfa söyledi tabii sayfayı bulmam biraz zaman aldı çünkü bazı yazılar silinmiş ya da romen rakamlarının eksikti.
Ofise varana kadar sayfayı aramıştım.
Sonunda sayfayı bulmuştum. Regulus bir yazıyı gösterdi bu bir kehanetti ve kehanetleri ne kadar ilgi çekici bulsamda benim hakkımda olanlardan pek hoşlanmadığım kesindi.
Regulus yazan kehaneti sesli okumamı söyledi pek bir şey anlamasamda sonucu merak ediyorumdum.
O yüzden bende yüksek sesle okumaya başladım"DOĞACAK BİR KAN, GÜÇLÜ AMA ZAYIF, VARLIĞI OLACAK SONU, BİLİNMEYEN SOYU"
Söylediğim gibi odadaki kağıtlar bir hortum gibi etrafımda dönmeye başladı. Kağıtlara dokunduğum anda bir çember şeklinde etrafımda durdular fakat siyah bir şeyle yazılmış yazılar bunun sadece hortum olmadığını söylüyordu. Yazan şeyi anlamıyordum ama bu sembolleri daha önceden görmüştüm. Bunları nerede gördüğümü hatırlayamadan Regulus bir hışıyla yanıma geldi
RB:Bunların anlamını biliyor musun?
E:Iıı bir yerde görmüştüm amaaa... ıgh hatırlayamıyorum
RB:Tamam zihnini çok yorma zaten bir gün sonra yeterince yorulacak o yüzden kafana çok takmamaya çalış...
Takma dediği şey benim için ölüm kalım meselesiydi ama ona ters bir bakış atıp odadan ayrılmayı tercih ettim. Karnım ağrıyordu ama bu lanet ya da o tarz şeyler değildi adet olucaktım ve katlandığım ağrı artmıştı. Kullandığım ilaçlar ya da iksirler işe yaramamaya başlamıştı artık acıdan kıvranıcak haldeydim o yüzden Hogwartsa cisimlenip Mattheo'nun odasına gittim. Kapıyı tıklattım;
E:Müsait misin?
M:Elara? Tabii ki de müsaitim ne demek müsait misin? Sadece ders çalışıyorum gir içeri.
İçeri girdim ve kendimi onun yatağına attım. Resmen acıdan o kadar kıvranıyordum ki bir yılana dönüşmüştüm resmen.
Mattheo da yatakta kıvranmama fark etmişe benziyordu ki bana döndü
M:İlaçlar artık etki göstermiyor gibi hı?
Kafamı olumlu bir şekilde salladım yanıma geldi duvara yaslanarak bacaklarını araladı bana gel dermişçesine gözleriyle işaret etti benimde başka çarem yoktu bu ağrı beni öldürüyordu.
Mattheo büyüyle sıcak su torbasını aldı ve karnıma koydu bir yandanda karnıma masaj yapıyordu.
Böyle bir saat fln geçirmiştik elleri yorulmuştu belliydi ellerini karnımdan çekerken ellerini tuttumE:Böyle iyi, masaj yapmasanda kalabilirler.
Mattheo hafif bir gülümsemeyle ellerini geri yerleştirdi . İkimizde çok geçmeden uyuya kalmıştık.
(Şu şekil bişi)
Mattheo'nun ya da Tom'un yanında olmak beni o kadar rahatlatıyordu ki anlatamam sanki ilaçlara ve o mide bulandırıcı iksirlere ihtiyacım yokmuşçasına sadece onlar yanımda olsa yetiyor gibiydi. Tek sıkıntı Tom un yanında nasıl rahat ediyordum? Ona aşık değildim ya da ona en ufak bir duygu beslemiyordum ama acımı dindiriyordu.Ahh ne saçmalıyorum ben acıdan düşüncelerim bile değişti. Bu ritüeli yapıp işi bitirmek istiyordum en azından bu benim düşüncemdi.
.....
Mattheodan
Elara ile uyuya kalmıştık. Gözlerimi hafif açtığımda o hâlâ uyuyordu. Saat bayağı geç olmuştu ve onu uyandırmak istemiyordum. Sanırım son haftalarda ilk kez bu kadar derin uyuyordu. Onu uyurken izledim. Kendimi sapık gibi hissetsemde o uyurken gözlerimi ondan alamıyordum.
Hayatım da gördüğüm en güzel kadındı.Bütün yaşadığı şeyler çok zor ve onun yanında olamıyordum. Her şeye tek gidiyordu ve bunu yaparken yalnız hissettiğini düşünüyorum. Her uyuya kaldığımızda ya da her uzaklaştığımızda sorunlarıyla uğraşıyordu. Ama beni asla yanına almıyordu ya da almak istemiyordu. Ona güveniyorum, onun da bana güvenmesini istiyorum. Ben ona yetersiz mi geliyordum yoksa? Çok paranoyaklaşıyordum sanırım.
Ama ona her şeyimi vereceğimi bilmesini istiyorum çünkü o benim her şeyim...
Onu yakında kaybedeceğim diye çok korkuyorum. O acı çekerken, saliseler içinde ölürken... Hayatınızın aşkının gözünüzün önünden kaydığını görmek nasıl bir acı biliyor musunuz? Umarım bilmiyorsunuzdur çünkü düşmanımın bile başına gelmesini istemediğim bir şey. O güçlü bir kadın o bunun üstesinden gelicek. Buna bütün kalbimle inanıyorum.
O da buna inanmalı.
....Elaradan
Gözlerimi açtığımda Mattheo'nun gözleriyle buluştum. İçimi ısıtan o sıcak bakışları sadece bana özeldi. Sadece bana...
Yavaşça doğruldum ve pencereye baktım güneş nerdeyse doğuyordu yeni bir gündü ve son günümdü...
*****
Çok fazla ara verdim maalesef bölüm için fikir bulamıyorum. O yüzden bölüm atma sıklığım yavaşladı...
Neyse umarım bölümü beğenmişsinizdir:)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~Elara Black ve Mattheo Riddle~
FanfictionSrius Black'in kızı olan Elara Black ve Riddle ailesinin varislerinden biri olan Mattheo Riddle