Küçük bir çocuğun
yokuş aşağı koşması gibi
seni düşünmek...
Biraz heyecan,
biraz da düşecekmiş korkusu...-Cemal Süreya
Çiçeklerden papatyayı,
İnsanlardan seni sevdim...-Oğuz Atay
Bölüme başladığınız saati alalımm.Akıl ve kalbin savaşları her zaman zor olur derler, araya mantık girerse kalp kaybeder. Peki benim mantığım neredeydi? İkimizin arasında bir bağ varmış gibi hissediyordum. Uzun süredir dikkatimi çekmeyen kırmızı ipime baktım, hala parmağımda yerini koruyordu.
Bu ip öylesine bir ip değildi benim için, hala bu ipi çıkarmadıysa kalbimde önemli bir yere sahip olacaktı. Aramızda bir ipten fazlası vardı, sanki yıllardır onun kokusunu arıyormuş gibi ilk defa babamdan ve erkek kardeşimden başka birinin göğsünde huzur bulmuştum.
Efe'nin gerçekten benim asıl baş rolüm olmadığını biliyordum, ona olan hislerim bu gerçekleri görmezden geliyordu ama şuan bunları saklamak için bir neden yoktu. Dışarıda yağmurlu bir hava vardı, elimde tuttuğum kurmuş papatyanın yapraklarını kopartıyordum.
İçimdeki kaybolmuşluk hissi vardı, ona karşı neler beslediğimi açık açık kendime itiraf edemiyordum. Ondan etkileniyordum evet bu doğru ama o beni hiçbir zaman asıl kadını yapmak istememişti. Eğer bir kez olsun böyle birşey düşünseydi benden kaçmazdı değil mi?
Yada sürekli bana öne oturma diye rest çekmezdi!! Üstelik bana herkes muamelesi yapmıştı bu adam be! Hatırladığım ayrıntılarla "Huysuz antilop." diye homurdandım.
Ahsen içeride hala uyurken Efnan çoktan hastaneye gitmişti. Ben ise burada akıl ve kalp mukabelesi izliyordum. Aklım bana bir askeri beklemek zor anneni ve Melike'yi hatırla diyordu. Kalbim ise sevgi herşeyin üstesinden gelir, o sana huzur veriyor diyordu.
Aklım kalbimin bir aptal olduğunu, kalbim ise aklımın bir acımasız olduğunu söylüyordu. Peki ya hangisi haklıydı? Bu soruları Yavuz gelince onun tavırlarına göre cevaplayacaktım. Neredeyse 1 haftadır yoktu ve ben artık gelmesini istiyordum.
Peki gelince benim yanıma uğrar mıydı, yoksa yine ben mi askeriyeye gidip görürdüm? Hayır, hayır o gelmezse bende gitmeyecektim. Elimdeki papatyanın yapraklarını tekrar kitabın arasına koyup yatağımdan kalktım. Papatyaları çok severdim, üstelik ölünce kokmaları da onlara olan hayranımı hüzünlü kılıyordu.
Telefonumu alıp annemin numarasına bastım ve telefonun açılmasını bekledim. "Nare." diyen annemin sesini duyunca kalbim sızladı, onunla kısa süreli bir küslüğe bile tahammül edemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nare
Teen FictionKüçüklükten beri hayali olan öğretmenlik şuan onun mesleği idi. İlk görev yeri olan Hakkari'de 2 sene normal bir yaşam süren Nare, teröristler tarafından kaçırılarak günlerce esir kalmıştı. Bütün umutları tükenmişken yetişen Gölge Timi, onun bu zam...