19.BÖLÜM

2.7K 207 52
                                    


Her kalp, kendi içindeki çiçeğin kokusunu verir.

-Abdülkadir Geylani

-Abdülkadir Geylani

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Bölüme başladığınız saat?

Bu hayatta değer verdiğin şeyler senden ilk giden şeyler olur derler ya, bir gün oda gider miydi? Babam askerliğine değer verdi askerliği gitti. Annem dükkanına değer verdi battı, ablam bir adama değer verdi terk edildi. Ben bir adama değer verdim aldatıldım. Melike kocasına çok değer verdi kara toprağın oldu.

Şimdi Yavuz'a değer verirsem oda gider mi birgün? Annem asla kötü düşünmeyin iyi düşünün iyi olsun derdi, iyi düşünsem kaderi değiştirebilir miydim? Ya Yavuz şehit olmak yerine babam gibi gazi olursa, annem gibi babamın her akıttığı gözyaşı için daha fazla ağlar mıydım?

Olumsuzluklar asla peşimi bırakmazken saat 09:00 olmuştu. Ahsen'in benim için getirdiği kıyafetleri giymiş önümde duran mantar çorbasına ters bakışlar atıyordum. Mantarı sevmezdim, hele çorbasını hiç sevmezdim.

Ahsen okula gitmişti, Efnan'ın iş yerinde olduğum için her 5 dakikada bir beni kontrol etmeye geliyordu. Yavuz mecbur olduğu için askeriyeye gitmiş "Sakın ben gelene kadar uyuma, uykun da bir kez daha zehirlenmene katlanamam." demişti. Salak çocuktu ama beni düşünürdü.

"Nare yemeğini yediysen taburcu oluyorsun." diyerek içeriye girdi Efnan. Yüzümü buruşturup "Bu mantar çorbasını içeceğimi sanıyorsan yanılıyorsun." dedim. Bu şeyi asla içmezdim. "Peki, git evinde ye o zaman."

"Planım o zaten, sen nasıl yiyorsun burada ki yemekleri." dedim şaşkınlıkla. "Çok basit yemiyorum." dediğinde gülerek yataktan kalktım. Herşeyi yemezdi bizim bu kız. Çantalarımı alıp odadan çıktık. "Beni ağırladığınız için hiç mutlu değilim. Bir daha burada görüşmeyelim lütfen." Efnan dediğim şeyle kahkaha atarken ben gayet ciddiydim.

Hastaneler nefretimi kazanan en büyük yerlerdi. "Umarım bir daha burada görüşmek zorunda kalmayız."

"Umarım." Çantalarımı alıp Efnan'a veda ettikten sonra Yavuz'u arayarak eve doğru yürümeye başladım. Havalar biraz olsun ısınmaya başladığı için seviniyordum. Yağmurlara veda edeceğim için ise üzgündüm. Karadeniz tarafında yaşamak tam bana göreydi, boşuna Rizeli değildik.

Bu şaka işi burada bitmemişti. 2 nisan olmuş olabilirdi, bundan sonra benim için şaka günü 2 nisandı. Benim elimden bu kadar kolay kurtulamazdı Yavuz bey. Üstelik bu sefer endişelenmek şöyle dursun sinir krizi geçirecekti.

"Efendim Nare." bizim geniş omuzlu antilop'un sesini duyunca düşüncelerimden sıyrıldım.

"Nasılsın?"

"İyiyim, sen nasılsın?"

"Bende iyiyim, eve gidiyorum ve birazdan yanına geleceğim." Harika bir şaka için hayatım.

NareHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin