5

69 7 1
                                    

"Bu ne demek oluyor?"

Bu nasıl olurdu? Bir kaç saat önce canıyla tehdit edilirken şimdi borcu nasıl ödenmiş olabilirdi?
Aldığı mesajla mekanın önüne gelmesinin arasında çok kısa bir süre vardı. Burayı tekrar görmek ona iyi gelmemişti. Oldukça lüks görünen binanın girişinde iki adam dikiliyordu. Göz aşinalığı vardı bu adamlara. Geniş kapıya yaklaşınca iri yapılı adamlardan biri elini kapıya koydu.

"Randevun var mı?" Dedi kabaca.
Wonwoo burayı ve kuralları elbette bilirdi. Randevusuz görüştürmeyeceklerini de.
"Var." Dedi tüm soğukkanlılığıyla.
"Bize böyle bir bilgi verilmedi ama."

"Beni tanıyorsunuz." Adamın gözlerinin içine baktı ikna etmek istercesine.
"O" da beni tanıyor. Yalan söyleyecek halim yok ya."

Adamlar birbirlerine baktı önce. Diğeri onaylar biçimde kafa sallayınca adam müsaade etti ve kapıyı araladı. Kolay olmuştu.

İçeri girdiğinde onu karşılayan koyu renkli perdeleri araladı. Gözleri karanlığa alışık olduğundan loş ışıkta her yeri görebiliyordu. Biraz uzaklıktaki cam mekan odada oturan adamla göz göze geldi. Wonwoo bu adamı iyi olmasa da tanırdı. Patrona yakın ve sadık bi adamdı. Wonwoo camekanın açık kapısından içeriye girdi hızlı adımlarla. Bıyık altından gülümsedi adam.

"Hangi rüzgar attı seni buraya? Nasıl girdin içeriye?"
Elindeki desteyi karıştırırken yönelttiği soruyla bilmiyormuşçasına alay etti Wonwoo'yla. Buradakilerin en iyi yaptıkları şeylerden biri buydu zaten.

"Beni onunla görüştür." Dedi Wonwoo bir solukta. Hala nefes nefese ve merak içindeydi. Burada olması onun için tehlikeliydi ama bir şey dönüyordu ve öğrenmesi lazımdı.

"Git buradan. Meselen kapandı."
Wonwoo'nun patronla görüşmeden gitmeye niyeti yoktu. İstediği cevabı alamadığı için dik dik baktı adama. Ellerini yumruk yaptığını farketmemişti. Nefes alıp verişi sesliydi.
Adam gitmediğini farketmişti. Ağır hareketlerle sigarasını söndürüp desteyi takımının cebine soktu ve alaycı bakışlarını Wonwoo 'ya dikti.

"Anlamadın mı? Borcun ödendi. Patron kolay kolay bitirmez meselesini. Seninki bitti. Kutsanmış olmalısın. Seni benzetmeden buradan kaybol."

"Kim ödedi?"

Adam duyduğu cümleyle kahkaha patlatırken Wonwoo hafifçe sıçradı. Bu kahkaha oldukça uzun sürmüştü.
"Böylesini ilk kez görüyorum. Seninle işimiz bitti. Patronla görüşemezsin. Karşısına çıkmasan iyi edersin."

Wonwoo ne kadar ısrarcı olsa da olmaz dendiyse olmayacağını çok iyi biliyordu. Bu isteğinden vazgeçmek durumunda kaldı. Hem, ödenmişti işte. Kurtulmuştu ondan. Başkası olsa buraya adımını atmazdı, ne diye öğrenmeye çalışıyordu ki? Buradan çıkıp sonsuza dek görmemek ona bağışlanmıştı bilmediği biri tarafından.
Adamın söylediği gibi gitmek üzereyken son bir kez şansını denemenin kötü bir fikir olmadığını düşündü. Patronla görüşmek gereksizdi. Sadece kim olduğunu öğrenmek istemişti nasılsa. Geri döndü ve adama doğru yürüdü yeniden.

"Sana kaybol dedim!" Diye hırladı adam. Wonwoo ürkmediğini söyleyemezdi ama sakinliğini korudu.
"Seninle az vakit geçirmedik biliyorsun..."

Adam ne yapmaya çalıştığını anlamadığından sessiz kaldı. Wonwoo'yu tanıdığı kadarıyla Wonwoo çok konuşmaz, sadece gerekliyse böyle ısrarcı olurdu.

"En azından kim olduğunu söyle. Sonra bir daha hiç birinizin karşısına çıkmayacağım. Söyle ki ona beni sizden kurtardığı için teşekkür edebileyim."

Adam derin bir nefes aldı. Kararsızlığı ifadesinden belliydi.
"Kim olduğunu bilmiyorum." Dedi. Wonwoo tam umudunu kaybetmişti ki devam etti. "Genç bir adamdı. İlk kez gördüm onu burada. Bizden olmadığı çok açık. İdol yüzlü herif, bir kerede ödedi tamamını."

Adam hala beklemekte ısrarcı olan Wonwoo'ya baktı. Wonwoo böyle birisini tanımıyordu. Şaşkındı.

"Dahasını bekleme. Kaybol."

Alacağı maksimum cevabı almıştı. Daha fazla burada durmak, bu adamla yüzyüze bakmanın gereği yoktu. Düşünmeyi eve saklayarak bir an önce çıktı oradan. Bir daha asla dönmeyecekti oraya. İnsan kılığına girmiş şeytan gibilerdi. Tarikat benzeri, asla yasal olmayan bir topluluktu. Huzurlu ve mutlu olması gerekiyordu ama aklında soru işaretleriyle kalmıştı. Belki de asla öğrenmeyecekti ona bu iyiliği yapanı.

Eve döndüğünde Seohyun'un hala ayakta olduğunu gördü. Her zamanki gibi beklemişti.
"Sana uyumanı söylemiştim." Dedi ama bekleyeceğini tahmin etmişti.
"Endişelendiriyorsun beni. Neler oluyor?"

Paltosunu üzerinden çıkarırken öğrenebildiği kadarını ona basitçe açıkladı.
"Borcum ödenmiş."

"Kim ödemiş?"

"Bilmiyorum."

Seohyun onu daha fazla rahatsız etmemişti Wonwoo'nun şu an uğraşmak isteyeceği şeyin kendisi olduğunu tahmin ederek. Wonwoo uyumak üzere odasına çekilmesine rağmen uyuyamamıştı ama bugünkü tempo onu yorduğu için gözlerini kapatmayı denedi. Vücudu onu yanıltmamıştı.

THE PIANISTS | Meanie Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin