Sonunda Bay Kim'in isteğine boyun eğmiş, söylediği gibi Bay Kim'e ders vermeye başlamıştı. Zaten bildiği şeyleri ona tekrar öğreterek neye varacaktı bilmiyordu ama tehditlerden kurtulmasının yolu buydu. Herhangi birisine ders vermekten farksızdı.
Bir kaç gün önce başlamışlardı derslere ve her şey normaldi. Anormal olan tek şey Bay Kim'in her gün saatlerce ders istemesiydi. Otelden dışarı adımını atmayan Bay Kim, evde Wonwoo ile birlikte saatlerce piyano çalıyordu. Derslerde ise müzik dışında hiç bir şey konuşulmuyordu.
Önceki günler olduğu gibi yine ders vermek üzere Bay Kim'in evine gitti. Bu ev düşündüğünden de büyük, oldukça modern bir evdi. Öğrendiğine göre evde birden çok piyano vardı. Ama Wonwoo, her zaman çaldıkları odaya doğru adımladığında, Bay Kim'in bir parça çaldığını duydu. Odaya girerken çıt çıkarmamasına, odanın içini piyano sesi doldurmasına rağmen Bay Kim onun geldiğini çoktan farketmişti. Çalmayı bırakmadan baktı yüzüne. Wonwoo da eşyalarını bir köşeye bırakıp piyano sandalyesinin bir ucuna oturdu.
"Bu piyanoyu sevdin mi?"
Wonwoo kuyruklu beyaz piyanoya baktı ve parmaklarını üzerinde gezdirdi.
"Evet."Bay Kim çalmayı bırakmadı.
"Buna sahip olmak ister miydin?"Wonwoo belli belirsiz gülümsedi. Böyle bir şey onun için sadece hayal olabilirdi.
"Elbette isterdim. Ama bu neredeyse imkansız."Bay Kim çalmayı bırakarak derse başlamak istediğini söyledi. Wonwoo ise her gün olduğu gibi zaten bildiği şeyleri anlatıp, pratiğin bitmesini bekledi.
Bu konuşma dışında konudan alakasız başka hiç bir şey geçmemişti aralarında henüz. Wonwoo bunu göz önünde bulundurarak Mingyu'dan bir şey beklemeye başlamıştı. Her hangi bir alıkoyma, sözlü tartışma gibi bir şey olacağını beklerken, her şey olduğu gibi devam etmişti.
Bu konuşmadan bir kaç gün sonra, ders vermek üzere eve gelip her zamanki odanın kapısını açtığında, beklediği şeyin geldiğini gördü. Oda piyano dahil olmak üzere boşaltılmıştı. Belki de başka bir odaya taşınmıştı. Ya da başka bir odada çalışacaklardı...
Wonwoo merakla ev çalışanlarından birine neler olduğunu sordu ama aldığı cevapla kimsenin bir şey bilmediğini, Mingyu'nun da ortalarda görünmediğini öğrenebildi.Yapacak bir şey yoktu. Herhangi bir şey olmuş olmalıydı. Sonuçta Mingyu otel müdürüydü, orada işleri çıkmış olabilirdi.
Telefonla haber verilmemesine kızarak eve döndüğünde, kapının hemen önünde üzerine bir şeyler yazılı bir kart buldu. Kartın üzerinde sadece bir cümle vardı."Hiç bir şey imkansız değildir."
Cümleyi mırıldanarak okuduğunda evin salonundan belli belirsiz bir piyano sesi gelmeye başladığında aceleyle salona gitti.
Mingyu'nun evinden çıkan piyano buradaydı. Salonun içinde oldukça absürt duran beyaz piyano, buraya hiç yakışmamıştı ve önünde de Mingyu oturuyordu. Wonwoo'yu gördüğünde hemen bir gülümseme yerleştirdi yüzüne.
"Pratiğimizi bugün burada yapabiliriz sanırım?"
Wonwoo öfkeyle kolundan tutarak Mingyu'yu ayağa kaldırdı.
"Ne yaptığını sanıyorsun? Buraya nasıl girdin?"Mingyu iki elini yana açtı.
"Sakin ol. Zorla girmedim."Wonwoo arka cebinden telefonunu çıkararak polisin numarasını tuşladı.
"Polisi arıyorum."Mingyu'nun elinden telefonunu almasıyla Wonwoo sesini daha da yükseltmeye başlamıştı.
"Geri ver telefonumu! Şikayetçi olacağım senden!"Yukarıya kaldırdığı telefona ulaşmaya çalışırken Mingyu bir eliyle de Wonwoo'yu sakinleştirmeye çalışıyordu.
"Zorla girmedim. Komşun Seohyun bana yardım etti."Seohyun'un ismini duymasıyla Wonwoo telefona ulaşmaya çalışmayı bırakmıştı.
"Seohyun... bunu nasıl yaparsın?..""Seni evine bıraktığımda onu görmüştüm. Yakın duruyordunuz. Yakın olmasanız anahtarın neden onda olsun ki? Sana sürpriz yapacağımı duyduğunda bana yardım etti."
Wonwoo sinirini ondan yaşça küçük bir kızdan çıkartmayacak kadar aklı başındaydı. Zaten dersini de almıştı.
"Yine de bu yaptığın bir suç.""Hediyeni beğenmedin mi?" Dedi soğukkanlılıkla Mingyu.
Wonwoo şu an bu piyanoyu dağıtmak parçalamak veya yakmayı bile düşünüyordu.
"Beni satın alamazsın."Mingyu telefonu piyanonun üzerine bıraktı ve Wonwoo'nun boyuyla eşitleyip yüzüne baktı.
"Sana istediğim her şeyi yaptırabilirim, biliyorsun."Wonwoo yüzüne yaklaşan yüze iğrenerek baktı ve bir adım geriledi.
"Dilediğini yapabilirsin. Artık hiç bir şey umrumda değil. Yeter ki senden kurtulayım."Mingyu alayla kaşlarını kaldırdı.
"Öyle mi?"Wonwoo kollarını bağladı ve gözlerini gözlerine dikti.
"Çık evimden."Mingyu tek kelime bile etmeden, hatta yüzüne bile bakmadan Wonwoo'nun dediğini yaptı. Sürprizinin Wonwoo'yu mutlu etmeyeceğini biliyordu, Wonwoo'nun bu kadar zor olacağını da biliyordu.
Wonwoo onun amacının ne olduğunu bilmiyor, o' tarikatın bi üyesi olduğu üzerindeki varsayımları hakkında düşünüyordu.
Piyano hala salondaydı, bu yüzden kendi evinde güvende de hissetmiyordu. Yakında Mingyu'nun amacını anlayacaktı.Bunları düşünürken çalan kapı sesiyle dikkati dağıldı. Gelen Seohyun'du. Evet Wonwoo bir kaç dakika öncesine göre sakindi ama Seohyun'a olan öfkesi hala devam ediyordu.
Onu mutlu görmeyi beklerken, öfkeli halini görünce Seohyun şaşırmıştı. Bir şey arar gibi dolaştı evin içinde. Odalara bakarken Wonwoo konuştu:"Ne arıyorsun?"
Seohyun karşısına dikilmiş, meraklı gözlerle Wonwoo'ya bakmıştı
"Mingyu nerede?"Wonwoo kollarını bağladı sakinliğini korumaya çalışarak.
"Güvenimi kırdın Seohyun."Seohyun beklemediği bu tepki karşısında ne diyeceğini bilemedi. Meraklı gözlerle ona bakmaya devam etti.
"Tanımadığın birine evimin anahtarını vermişsin. Bundan sonra nasıl güveneceğim sana?"
Seohyun Wonwoo'nun hoşuna gidecek bir şey yapmaya çalışırken, asla hoşlanmayacağı bir şey yaptığını anlamıştı. Koyu renk gözleri anında dolmuştu.
"Mingyu'nun arkadaşın olduğunu söylemiştin. Sana sürpriz yapacağı için verdim. Başka bir niyetim yoktu inan bana Wonwoo."
Wonwoo etrafta gözlerini gezdirdi.
"Kötü bir niyetinin olmadığını biliyorum. Ya bana sürpriz yapacağını söyleyen kişinin kötü niyeti varsa?"Düşüncelerini sözlere dökünce ne kadar saçma olduğunu farketti. Ama onu bu düşüncelere iten şeyler vardı ve haksız sayılmazdı da.
"Bir daha yapma, Seohyun. Güvendiğim tek kişiyi de kaybetmek istemiyorum."Seohyun hatasını anlamıştı ama, son söylediği cümle onu öyle mutlu etmişti ki. Bu cümleyi duyar duymaz Wonwoo'ya sarılıp özürler yağdırmıştı.
Olay tatlıya bağlanmasına bağlanmıştı ama, Wonwoo o piyano içerideyken hiç huzurlu değildi. Akşam olmuş, hava kararmıştı. Kendini daha da huzursuz hissediyordu. O piyano salonunun ortasında dururken, uyumak mümkün değildi.
Rehberde Mingyu'nun ismini arattıktan sonra onu arama cesareti bulmuştu sonunda. Kulağına götürüp aradığını gösteren ses kulağına ulaştı ve bir süre bekledi. Mingyu telefonu açmıyordu. Cesareti kırılmamışken bir kaç kez daha aradı. Bu piyanoyu acil gelip almasını söyleyecekti ama söyleyemedi.
Son aramayı da yapıp telefonu kapatacakken, kulağına Mingyu'nun sesi geldi. Sesi endişeli geliyordu.
"Wonwoo, kapıyı aç."
Wonwoo neler söylediğini anlayamazken kapısı tıklatılmaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE PIANISTS | Meanie
Fanfiction"bir piyanonun önündesin, o piyanodan daha güzelsin"