7

65 9 1
                                    

Saati umursamadan piyanonun başından kalktı. Zaten kimse farketmeyecekti. Adamın ve Bay Kim'in çıktığı kapıya doğru yürüdü hızla. Buna rağmen gecikmişti. Adam çoktan gitmişti ve Bay Kim de salona geri dönmek üzereydi.

"Sendin." Dedi Wonwoo gözlerine bakarak.
Bay Kim durdu ve kendisine bakan gözlere baktı aynı şekilde.

"Kim bendim?"

Wonwoo derin bir nefes aldı. Aptal yerine konmaktan hoşlanmamıştı. Parmağını salladı yüzüne doğru.
"Beni aptal yerine koyma."

Sesini yükseltmesi yetmemiş, üzerine de yürümüştü. Ama Bay Kim hala sakinliğini koruyordu.
"Ne demek istediğini anlamıyorum Wonwoo. Sorun ne?"

Bay Kim'in ısrarcı tavrı onu daha da sinirlendirmişti.
"Seni gördüm. Onu tanıyorum. Kim olduğunu sanıyorsun?"

Bay Kim sakinlikle yaklaştı Wonwoo'ya ve elini koluna koydu yavaşça. Daha fazla inkar ederek olayı çıkmaza sokacağını kendisi de biliyordu.
"Bir dost olarak kabul et bunu, lütfen."

Wonwoo geri çekildiğinde kolundaki el düştü.
"Ben senin dostun değilim. Meseleyi nasıl öğrendin bilmiyorum ama o parayı geri al. Sana da borçlu olmak istemiyorum."

"O paranın geri alınamayacağını gayet iyi biliyorsun."

Wonwoo derin bir nefes aldı tekrardan. Bay Kim'in sakinliği onun daha da sinirlenmesini engellemişti.
"Bu işe karışmamalıydın. Ne kadar tehlikeli olduklarını bilmiyorsun."

"Emin ol biliyorum Wonwoo. Konuyu burada kapatalım lütfen."

Bay Kim kaşlarını kaldırıp onay beklerken Wonwoo daha fazla direnememişti.
"Müsadenizle."

Eşyalarını almak üzere odaya geri döndü ve hızla otelden çıktı. Uzak olsa da yürüyerek dönmeye karar verdi eve. Yürümek ona iyi gelecekti. Henüz bir kaç metre yürümüştü ki, yanında uzanan caddede bir arabanın ona yaklaştığını farketti. Ürkmüştü yine. Adımları yavaşladı.
Siyah cam yavaşça aşağıya indiğinde arabanın içindekinin Bay Kim olduğunu gördü. Daha iyi bir seçenekti bu. Bay Kim camdan dışarı uzattı başını.

"Seni bırakayım."

"Gerek yok."

"Lütfen."

Wonwoo durup tanıdık gözlere baktı gecenin karanlığında.
"Önce bağış perisi oldun, şimdi de şoförüm mü olacaksın? Bana yardım etmeyi bırak."

"Bu kadar büyütme." Dedi ve Wonwoo'nun tilt olacağı bir gülüş sundu ona. Wonwoo gözlerini gözlerinden ayırmadan arabanın çevresinden dolaştı ve kapıyı açıp yan koltukta yerini aldı. Bay Kim bıyık altından gülümsedi ve kapattı camları.

Bomboş yolda sadece onlar vardı ve Wonwoo'nun konuşmaya niyeti yok gibiydi o yüzden dakikalar süren sessizlik rahatsız etmişti Bay Kim'i.

"Bunun ne kadar gurur kırıcı olduğunu tahmin edebiliyorum."

Tekrar göz göze geldiler.
"Gurur meselesi yapma bunu. Benim de kendime göre sebeplerim vardı yapmak için."

Wonwoo başını eğmedi önüne. Tüm ciddiyetini takındı.
"Gururla alakası yok. Sadece onlara bulaşmaman gerekirdi. Sana da borcumu ödeyeceğim merak etme."

"Hayır, lütfen. Aramıza bunun girmesini istemem."

"Bizim bir aramız yok, Bay Kim. Benim patronum konumundasınız."

"Ben mevkilerle ilgilenmiyorum. Seni bir sanatçı olarak görüyorum. Benim gibi. Biz aynı yerde sayılırız."

Wonwoo, Bay Kim'in neler saçmaladığını anlamamıştı. Camdan dışarıyı izlemeye koyuldu.
"Şu caddeden sola dönelim lütfen. Evim ileride kalıyor."

Bay Kim dediğini yaparken konuşmaya devam etti.
"Babamın da başı beladaydı onlarla."

Wonwoo duyduğu cümleyle Bay Kim'e baktı. Hassas bir konuya değindiği için şaşırmıştı. Wonwoo olsa asla böyle şeyleri paylaşamazdı.
"Onları tanırım. Beni tanımazlar ama her birinin ismini bilirim. Babamı onlar aldı benden."

Wonwoo'nun tarif ettiği sokağa girdikten sonra evi olduğu tahmin ettiği binanın önüne durdu. Zaten fazla bina da yoktu.
"Bu yüzden sana yardım ettim. Babam böyle olmasını isterdi. O yüzden kabul et. Karşılık beklemiyorum."

Wonwoo ne diyeceğini şaşırmıştı. Teselli mi vermesi gerekiyordu, teşekkür mü etmesi gerekiyordu kestiremedi.
"Ben... Başınıza gelenler için üzgünüm. Ne diyeceğimi bilmiyorum. Nasıl teşekkür edeceğimi de."

"Bana gönül koyma, bu yeterli."
Bay Kim samimi bir gülümsemeyle cevapladı onu.
"Evin burası mı?" Dedi ardından apartmanı göstererek.
Bu sokaklar Bay Kim'in sık gördüğü yerlerden değildi.
Wonwoo başını salladı apartmana bakarak. Kapının önünde oturan kız da arabaya bakıyordu. Seohyun'du bu. Wonwoo'yu bekliyordu yine.

"Bıraktığınız için teşekkürler. Gitsem iyi olur."

Arabanın kapısını açtığında inenin Wonwoo olduğunu gördü Seohyun. Ayağa kalktı onu görünce.
Wonwoo kapıyı örtüp baş selamı verdiğinde Bay Kim'in gitmesini bekledi ama Bay Kim beklemeye devam etti.

Wonwoo apartmana doğru adım atarken izlendiğinin farkındaydı. Seohyun da kendisine doğru yürümüş, her günkü gibi Wonwoo'ya sarılmıştı. Bedenini ondan ayırırken indiği siyah arabaya gözlerini dikti Seohyun. Araba hareket edip uzaklaştığında Wonwoo'ya baktı.

"O da kimdi?"

"Arkadaşım."

Wonwoo ağır ağır dairesine adımlarken Seohyun da onu takip etmişti. Dairenin kapısını açtı ve içeriyi adımladı. Bir kaç adım sonra Seohyun'un gelmediğini gördü.
Kapı eşiğinde durup ona baktı.

"Gelmiyor musun?"

Seohyun gülümsedi. "Babam eve döndü. Onunla olsam iyi olur."

"Peki." Dedi Wonwoo. Zaten neden Seohyun'u çağırdığını bilmiyordu.
"Bir şeye ihtiyacın olursa buradayım."

Seohyun yanağına hızlıca öpücük bırakıp merdivenlerden çıktı aceleyle.
Wonwoo kapıyı örttüğünde kendisiyle baş başa kalmıştı.
Sahi, Bay Kim borcu nasıl öğrenmişti? Kafasında hala bir sürü soru işareti vardı. Acınmaktan nefret ederdi. Acıdığını da sanmıyordu ama mahcuptu işte.
Kafasını boşaltmanın en iyi yolu piyanosuydu. Bu yüzden yapabildiği en iyi şeyi yaptı ve tüm gece çaldı.

Mezun olmasına bir kaç ay kalmıştı. Mezun olabilmek için bir kaç tane daha sınava gitmesi gerekliydi. Wonwoo her zaman konser piyanisti olmak istemişti. Lisede öğrenmişti piyano çalmayı. Şehrin en yeteneklilerinin gittiği okulda okumuştu. Gayet güzel bir hayatı vardı o zamanlar. Ebeveynlerini bir bir kaybederken hayatının neye dönüştüğünü anlayamamıştı bile.
Abisinin yokluğunun verdiği o garip hissi, borcun kapandığını, Bay Kim'in neden ona bu kadar iyi olduğunu, ailesini ne kadar özlediğini düşünürken çaldığı parçaların farkında bile olmadan çaldı saatlerce.
Yan komşusu da rahatsızlık vermemişti bu gece garip bir biçimde.

Düşüncelerini bölen şey gecenin bir köründe kapının alacaklı gibi çalmasıydı.

THE PIANISTS | Meanie Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin