9. Lal Anlar

559 31 5
                                    


Hayatımda heyecandan konuşamadığım sayılı an vardı. Şüphesiz ilki kardeşimi kucağıma aldığım gündü. Sonrası üniversite mezuniyetim. Ardından hayalimdeki tasarım okuluna kabul almam. Ve kendi şirketimi kurmam. Hepsi mutluluktan dilimin lal olduğu anlardan sadece birkaçıydı. Kim bilir aklıma gelmeyen daha niceleri vardır.

Ama şuan emin olduğum bir an var, o da şuan, şu saniye. Yaklaşık beş gündür yoğun bakımda, yaşam savaşı veren babamın uyandığı haberini aldığım saniye.

Güçsüz bir şekilde titreyen tek kolumun üzerinde duruyordum. Konuşamıyordum. Öylece karşımdaki kardeşime bakıyordum. Babam uyanmıştı. Babam bize dönmüştü. Babam, annemin ona olan emanetlerini bırakmamıştı.

Ulaş'a bakarken gözlerim dolmaya başlamıştı. "U-uyandı mı?" diye mırıldandım kekeleyerek. Ama bir yandan dudaklarımda bir tebessüm oluşmuştu. Ulaş'ta benim gibi dolu gözlerle bana bakarken cevap vermek yerine yanıma yaklaşıp bana sarıldı. Sırtımdaki yaralara dikkat ederken yüzünü omzuma gömdü. Bende kollarımı yavaşça kaldırıp omuzlarına doladım.

Gözlerimden düşen bir damla yanağıma süzüldü. Parmaklarım ile sildim. Yüzümdeki tebessüm gülümsemeye dönüşürken kardeşimin saçlarını öptüm.

Şoku atlattığımda Ulaş'ın başını omzumdan kaldırdım. "Babamın yanına git, geliyorum." dedim o ise itiraz etmeden başını salladı. "Babama bir şey söyleme, benim hakkımda." diye tembihlemeyi de unutmadım. Ulaş buna da başını salladı. Ardından koşar adımlarla odadan çıktı.

Yanağımdaki yaşları silerek Oğuzalp'e döndüm. "Ne olur," diye mırıldandığımda o da şoku atlatmıştı. Yanıma yaklaştı. "Ben babamın yanına gitmek istiyorum." dediğimde başını salladı. İsteyeceğim şeyden çekindiğim için dudağımı ısırdım.

"Oğuzalp?"

"Efendim güzelim?"

"Üzerimi değiştirmeme yardım eder misin? Babam beni böyle görürse endişelenir."

Oğuzalp bana bakarak yüzüne silik bir tebessüm yerleştirdi. Ve çekinmeden, "Tabii ki ederim." diyerek başını salladı.

Ben yatağın üzerine otururken, o kenarda duran bir çantaya uzandı. Yatağa yanıma getirdi. Yatağın ucuna oturup çantanın içinden bol bir tişört çıkardı. Bana dikkatlice giydirdikten sonra Arva'nın çantaya koyduğu eşofmanı giymemde yardım etti.

"Ama serumunu çıkaramayız." dedi otoriter bir sesle. Usluca başımı salladım. "Tansiyonumun düştüğünü söylerim. Seruma bir şey demez, ama hastane kıyafeti ile görürse korkar. Daha yeni yoğun bakımdan çıktı." dedim. O sırada Oğuzalp bana çoraplarımı giydiriyordu. Bacaklarımı yataktan sarkıtıp Arva'nın getirdiği beyaz spor ayakkabıları ayaklarıma giydirdi. Sonrada bağcıklarını fiyonk yaptı.

Ayağa kalkıp bana ellerini uzattığında gülümseyerek ellerini tutum. Beni dikkatlice ayağa kaldırdığında kolumu boynuna sarıp yanağına bir buse bıraktım. "Teşekkür ederim." diye mırıldandığımda alnını alnıma yasladı. "Rica ederim." diyerek burnumu öptü.

Odadan çıktığımızda, Ulaş'tan babamı hangi odaya aldıklarını öğrendik. Oğuzalp yürürken koluna girmem konusunda ısrar etmişti. Bu yüzden bir elim serum askısını kavrarken diğeri onun kolundaydı. Asansöre bindik. Bir üst kata çıktık. Ardından oda numarasını aramaya başladık.

Biz odayı ararken bir kapı açıldı. Ve içeriden Kaya çıktı. Beni gördüğünde derin bir nefes verdi. "Hera." diye bana seslenerek adımlarını bana doğru attı. Yanıma gelip yavaşça kollarını belime sararak sarıldı. "Ödümü patlattın, görmeye de gelemedim." derken sesindeki korkuyu hissediyordum. Aslında o beni görmek için odama gelmek istemişti. Ama ben istememiş babamın yanında kalmasını istemiştim. "İyiyim Kaya." dedim yüzümde bir tebessüm oluşurken. Çenemi omzuna dayamıştım.

Gözler Yalan SöylemezHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin