4 gün sonra;
Ömrünüzden geçen her günün boşa gittiğini hissettiniz mi hiç? Ben hissettim. Hemde bir gün değil. Babam göreve gittiğinde, onsuz geçen günlerim ömrümden boşa geçen günlerdendi. Şimdide sevdiğim adam yanımda yokken, benden kilometrelerce uzaktayken geçen günlerim boşa geçiyor.
Bugün sabahtan görevliler geldi. Onur artık yanımda yaşayabilir. İzin çıktı. Ama senelerdir beklediğim bu ana bile sevinemedim. Çünkü yanımda o yoktu. Sevinemedim. O olsaydı, bugün benimle birlikte görevlilerle görüşürdü. Ama ben bugün yalnızdım.
Şimdi, konferans yapacağım okuldayım. Lisenin konferans salonundayım, sahnede oturuyorum. İçeriye yavaşça öğrenciler doluyor. Kasıtlı erken gelmiştim, gelip bekleyeceğimi biliyordum zaten. Burada öylece oturup beklemek daha makul gelmişti.
Kucağımda bana verdikleri mikrofon dururken ellerimi inceledim. Bir elimde annemin yüzüğü, diğer elimde Oğuzalp'in hediyesi kılıçlı şahmeran vardı. Ellerim bana hayatımdaki önemli şeyleri hatırlatıyordu. Yara izleri mesleğimi, yüzük annemi, şahmeran sevdiğim adamı hatırlatıyordu.
Karşımda oturan müdür yardımcısı kadının, "Hera Hanım?" diye seslendiğini duydum. Yüzüme bir gülümseme oturtarak başımı kaldırdım. Parmağım ile önüme gelen saç tutamlarımı geriye attım. "Hazır mısınız?" diye sordu. Başımı salladım, "Ben her zaman hazırım."
Kadın oturduğu yerden ayağa kalkıp elindeki mikrofon ile öğrencilerle dolu salona döndü. "Okulumuzun sevgili öğrencileri, birkaç ay sonra hayatınızın en önemli seçimini yapacak ve mesleklerinizi seçeceksiniz. Kariyerlerinizde başarılı olmak hayatınızda çok önemli bir yere sahip. Bu yüzden bugün burada, tasarımcı Hera Sezgin sizin sorularınıza ışık tutacak."
Öğrenciler kısa bir alkış tutu. Kadın ise geri oturdu. Ben ise öğrencilere döndüm, mikrofonu dudaklarıma doğru yaklaştırdım. "Siz ülkemizin parlak geleceğisiniz. Sizi yönlendirmek, yolunuza ışık tutmak bizim görevimiz. Bu yüzden sizin sorularınızı teker teker özenle cevaplamak için buradayım. Sorularınızı alabilirim."
En öndeki kızlardan biri el kaldırdı. "Sizin hakkınızda da sorular sorabilir miyiz?" diye sordu. Gülümseyerek başımı salladım, "Tabii ki, dinliyorum." Kız öne doğru eğildi. Aşağıdaki öğretmenlerden biri kıza bir mikrofon uzattı. "Kaç yaşındasınız?" diye sordu.
"26 yaşındayım." diye cevapladım. Arka sıradan bir erkek elini kaldırdı, mikrofona uzandı. "Evli misiniz?" Bütün salon bu soruya gülerken bende güldüm. "Evli değilim." diye cevapladım nazik bir şekilde.
Başka bir erkek öğrenci aldı mikrofonu. "Hangi üniversiteleri okudunuz? İstediğiniz bölüme gidebilirdiniz mi?" Tipine bakınca, gözlüklü ve üzerindeki düzgün okul forması ile inek bir öğrenci olduğunu anlıyordum. O daha çok benden alabileceği bilgiler ile ilgileniyordu.
"Yıldız Teknik Üniversitesinde İşletme bölümünü bitirdim. Ardından hayalimin peşinden gidip Milano'da moda tasarım eğitimi aldım. İkinci soruna gelecek olursam da, evet istediğim bölüme girdim. Zaten lise yıllarımda sayısal bölümünde olduğum için beni pek zorlamadı."
Başka bir kız öğrenci, "Eğitim hayatınızda destekçileriniz oldu mu? Yoksa kendi ayakları üzerinde duran bir kadın mısınız?"
"Herkesin hayatında destekçileri vardır." dedim tebessüm ederek. "Buraya size kötü anılarımı anlatmaya veya kendimi acındırmaya gelmedim. Ama konumuz buraya bağlanıyor. Benim en büyük destekçim annemdi. On yedi yaşımda kaybettim. Ondan sonra her zaman babam ve kardeşimdi. Şirketimi kurmam bana babam destek oldu. Hala da destek oluyor. Aileler bazen en büyük destekçisi oluyor insanın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözler Yalan Söylemez
ActionOn yedi yaşında annesi canice öldürülen Hera Sezgin, yıllar sonra babası ile birlikte bir plan kurup annesinin intikamını alır. Bu cinayet bütün kayıtlara bir intihar olarak geçmiştir. Ve kimse bu ölümü sorgulamamıştır. Ta ki, Hera'nın gizli bir op...