9 Aralık 2014;
Sağanak yağmur başlamıştı. Bütün İstanbul, gecenin bu saatti şiddetli bir yağmura teslim olmuştu. Dışarıda olan bütün insanlar evlerine kaçıyordu. Arabaların görüş alanları azalıyordu. Her yer gölet olmuştu.
Ama evlerine kaçan insanların aksine hala yollarda gezen beş araba vardı. Hepsi, Albay Yener Sezgin'in emrindeydi. Ve ortak amaçları iki gündür kayıp olan Defne Sezgin'i bulmaktı. Bütün İstanbul'u aramışlardı. Ara sokaklara, en ıssız köşelere kadar bakmışlardı. Ama kadından hala bir iz yoktu.
Yener, karısını bulmak için uyumuyordu. İki gündür ağzına bir lokma yemek bile atmamıştı. Kızını ve oğlunu görmek dışında eve uğramıyordu. Bugün, yaptığı hızlı duşun ardından yatağındaki karısının yastığını koklamıştı. Hıçkırarak ağlama isteğini zor dizginlemişti. Sonrada kapıyı çarpıp evden çıkmıştı.
Şuan, belkide milyonuncu kez baktığı yerlere tekrardan bakıyordu. Yanında Yaşar Yıldırım vardı. Arabada bir sessizlik hakimdi. Yaşar, arkadaşının sinirinin bozuk olduğunun farkındaydı. Bu yüzden pek konuşmuyordu.
"Neredesin be güzelim?" diye söylendi Yener kendi kendine. Bir yandan araba farlarınını aydınlattığı sokakta geziniyordu gözleri. Defne'den, ufakta olsa bir iz arıyordu. Ama yoktu.
"Yener? Askeriyeye mi dönsek? Hava çok kötü, bu havada hiçbir şey bulamayız." dedi Yaşar en sonunda. Ilımlı yaklaşmaya çalışıyordu. Hava gitgide kötüleşiyordu. Önlerini bile göremiyorlardı. Ama Yener ısrarla arabayı sürmeye devam ediyordu.
Aniden araba kaldırım kenarında durunca Yaşar, arkadaşına baktı. "Çok istiyorsan inebilirsin Yaşar. Ben Defne'yi bulmadan şuradan şuraya gitmeyeceğim." dedi Yener kesin bir sesle. Koymuştu kafasına, karısını bulmadan gitmeyecekti. Gerekirse arabada yatıp kalkacaktı. Alacakaranlıkta, yağmurda veya çamurda hiç aldırmadan arayacaktı.
"Seni yalnız bırakmayacağım, Yener." dedi Yaşar ona kınayıcı bir bakış atarak. Yener, zaten beklediği bu cevapla tekrar yola koyuldu. Tekrar gözleri ile karış karış aramaya başladı her bir yanı.
Yener ve Yaşar, o yağmurda iki saat boyunca gezdiler. Buldukları bütün sokakları aradılar. Her ara yola girdiler. Kötü semtleri gezdiler. Köprü altlarına indiler. Terk edilmiş harabelere girip çıktılar. Ama yoktu. Defne Sezgin'den tek bir saç teli bile yoktu.
Yener en sonunda arabayı yol kenarında durdurdu. "Soyunu kuruttuğumun ailesi!" diyerek direksiyonu yumruklamaya başladı Yener. "Şerefsizler! Karıma ne diye el uzattınız!" Yaşar uzanıp onu durdurmaya çalıştı.
"Yener dur!"
"O aileyi tek tek geberteceğim! Bir tanesinin bile kemikleri kalmayacak!"
"Yener! Bir sakin ol!"
Yaşar, Yener'in direksiyona savurduğu yumrukları avucunun içine alıp onu durdurdu. "DUR! BİR SAKİN OL!" dedi adamın yüzüne doğru. Yener ise nefes nefese başını geriye atıp koltuğuna yasladı. Dayanamayıp ağlamaya başladı. Gözlerinden sicimle inen yaşları yanaklarına süzüldü. Gözlerini arabanın tavanına dikip hıçkırarak ağlamaya başladı.
"Defne..." diye sayıklıyordu ağlarken. Yaşar ne yapacağını bilemez bir şekilde omzunu sıvazladı Yener'in. Belki de sessiz kalıp ağlamasına izin vermek en iyisiydi. "Defne, çok özledim." dedi bu sefer. Elini alnına yasladı. Ama ağlamasına engel olmadı. "Kokusunu özledim. Günlerdir sesini duymuyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözler Yalan Söylemez
ActionOn yedi yaşında annesi canice öldürülen Hera Sezgin, yıllar sonra babası ile birlikte bir plan kurup annesinin intikamını alır. Bu cinayet bütün kayıtlara bir intihar olarak geçmiştir. Ve kimse bu ölümü sorgulamamıştır. Ta ki, Hera'nın gizli bir op...