24. Kanlı Yüzükler

289 30 18
                                    

Bölüm şarkısı;

Sen Bilmezsin - Dedubülman

Umutsuz Aşk (Sözlü) - Güldiyar Tanrıdağlı

Son Bakış - Sezen Aksu

...

(Bu bölüm komple Oğuzalp'in ağzından)

"İkinci kitap başlangıcı"

Oğuzalp'ten;

Ameliyathanenin girişindeki bekleyişimizin üçüncü saatiydi. İçeriden hiç ses yoktu. Bizim aramızda da hiç ses yoktu. Kimse konuşmuyordu. Sadece arada telefonlarımız çalıyordu. Bir ara o kadar çok çalmıştı ki, telefonu Polat'a vermiştim. Kafam kaldırmıyordu. Kimseyle konuşacak halde değildim, birde üst üste çalıyordu telefon.

Koridorda yaklaşan adım sesleri yükselmeye başladığında gözlerimi açarak bakışlarımı sesin geldiği yöne çevirdim. Soner ve Burcu geliyorlardı. Saatlerdir Kaya'nın yanındalardı. Ancak şimdi gelebilmişlerdi.

"Haber var mı?" diye sordu Soner koşar adımla yanımıza gelirken. Kadir başını iki yana salladı. "Yok."

"Kaya nasıl?" diye sordu Yener Albay. "Bacağındaki kurşunu çıkardılar. Kemiğe saplanmış. İç kanama, kırık, çıkık yok. Ağrı kesici verip uyutuyorlar. Odaya aldılar." dedi Burcu hızlı bir şekilde. "İyi bari." dedi Yener Albay başını sallarken. Bende Kaya'nın iyi olmasına sevinmiştim. Ama belli edemiyordum.

Onlar sustuğu sırada yanımdaki ameliyathane giriş kapısı açıldı. Başımı oraya çevirip hızla ayaklandım. İçeriden kısa boylu bir kadın hemşire çıktı. Üzerinde ameliyat kıyafetleri vardı. "Vurulan hastanın yakınları sizler misiniz?" diye sordu. "Nişanlısıyım." diye atladım anında. Sesim uzun süredir kullanmadığım için biraz bozuk çıkmıştı.

Kadın elindeki poşeti bana uzattı. Şeffaf poşetin içindeki kanlı yüzükleri tanımamamın imkanı yoktu. Hera'nın yüzükleriydi. "Ameliyat bitti. Birazdan doktorunuz gelip bilgi verir. Bunlar hastanın eşyaları." diye açıkladı hemşire. Uzanıp poşeti kadının elinden aldım. Avucumda duran poşetteki yüzüklerle bakıştım. Kadın, "Geçmiş olsun." dedi ve uzaklaştı. Ben ise onu duymadım bile.

Avucumdaki poşette duran kanlı alyansı beraber seçmiştik.

Henüz bir hafta önce seçmiştik yüzükleri. İkimizin de boş olduğu bir günü bulmak zor olmuştu. Çünkü Hera hem şirkete hem teşkilatta yetişmeye çalışıyordu. En sonunda bir boşluk bulmuştuk. Beraber bir kuyumcuya girmiş ve alyans modellerine bakmaya başlamıştık.

Önümüzdeki üç tablet boyunca dizili yüzüklere bakarken Hera parmağını dudaklarında gezdiriyordu. Onun bu haline gülerek kolumu omzuna doladım. "Beğendiğin bir model var mı?" diye sordum. "Bakıyorum, dikkatli bakıyorum. Daha bu kısmı bitiremedim." dedi parmağıyla önündeki tableti göstererek.

Gülerek bende onunla birlikte incelemeye başladım. "Düğün ne zaman?" diye sordu kuyumcu adam. "Bir hafta sonra nişan var. Daha düğün belli değil." dedim adama tebessüm ederek. "Hayırlısı olsun o zaman." dedi adamda bize gülümseyerek. Hera'da adama bakarak gülümsedi, "Teşekkür ederiz."

Bir süre önümüzdeki yüzüklere bakmaya devam ettik. En sonunda Hera elini uzatıp bir yüzük takımını bana gösterdi. "Bu nasıl?" diye sorduğunda bende omzunun üzerinden eğilip yüzüklere baktım. Yarısı beyaz, yarısı sarı altın olan yüzükleri oldukça güzel bir takımdı. "Güzel." dedim başımı sallayarak.

"Denemek ister misiniz?" diye sordu kuyumcu adam. Hera ona bakarak başını salladı. "Evet, lütfen." dedi her zamanki nezaketiyle. "Yüzük ölçünüz nedir?" diye sordu. "Sekiz." dedik Hera ve ben aynı anda. Hera bana bakarak gülümsedi.

Gözler Yalan SöylemezHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin