Bölüm şarkısı;
Bu Böyle-Sertab Erener
...
Evet, o gün bugündü.
İki ekip hep birlikte Uludağ'a gidiyorduk.
Hepimiz Onur ve Ferit'in iyileşmesini beklemiştik. Bu yüzden planlar bir buçuk hafta sonrasına ertelenmişti. Onur'un iyileşmesi çok zaman almamıştı. Çünkü güzel bakılmıştı. Ben sürekli üzerine titremiştim. İlaçlarını aksatamamış sürekli ona sıcak yemekler yedirip onu sıcak tutmuştum.
Oğuzalp'inde benden bir farkı yoktu şu süreçte. Onur'u okula göndermek istememişti. Üstelik görevden döndüğü için izinli olduğu şu birkaç günde sürekli Onur'un yanındaydı. Bazen ilacını vermeye kalkamayacak kadar yorgun olduğumda o kalkıyordu. Geceleri uykusundan kalkıp ara ara ateşini kontrol ediyordu. Onur yemeğini yiyemeyecek kadar iştahsız olduğunda türlü bahanelerle onu kandırıp yemeğini yediriyordu. Gün içinde ben uykusuzluktan koltuklarda uyuyakaldığımda beni uyandırmamış Onur'la kendi ilgilenmişti.
İyi ki dediğim anlardan birkaçı da Onur'un hasta olduğu şu birkaç gündü. Oğuzalp bana her konuda yardım etmişti. Yılmadan, sıkılmadan uğraşmıştı. Ara sıra ateşi çıktığında ben korktuğumda beni sakinleştirmişti. O olmasaydı, bu süreci bu kadar rahat atlatamazdık. Her insanın yardıma ihtiyacı oluyordu ve bekar bir anneyseniz normal bir insandan daha çok yardıma ihtiyaç duyuyordunuz.
Ayrıca şuna emin olmuştum, Oğuzalp haklıydı. Gerçekten evlenmemiz gereken konular vardı.
Her zaman evlilik kararımı olgun ve doğru bir düşünceyle almak konusunda kararlıydım. Oğuzalp her zaman imasını yapsa da ben hep bir düşünceliydim bu konuda. Biraz hızlı gidiyorduk. İlişkimizin en başından beri böyleydi.
Ama, bilmiyorum... Oğuzalp ile evlenmek isterdim...
Etrafta son kalan eşyaları toplayıp el çantasına yerleştirirken aklımdan bunlar geçiyordu. Kendi kendime gülümseyip dudağımı ısırdım. Etrafa son bir kez göz atarak çantanın fermuarını kapattım.
"Hera?!" diye seslendi düşüncelerimin ana karakteri olan Oğuzalp alt kattan. Yaklaşık bir on dakikadır valizleri arabaya taşıyordu. "Efendim?" diye geri seslendim odadan çıkarken. Merdivenleri hızla inmeye başladım. Oğuzalp kapıdan başını uzatmış bana bakıyordu. "Hazır mıyız?" diye sorduğunda başımı salladım. "Son eşyalarda burada, çıkabiliriz." dedim ve ekledim. "Onur nerede?"
"Arabada, sıkıldı burada beklerken. Arkada kendine yatak hazırlıyor." dedi Oğuzalp gülerek. Kapıya doğru yürürken bende onun gibi güldüm. Elimdeki çantayı uzanıp benden aldığında bende botlarımı ayağıma geçirmeye başladım. Arabada çıkarmak gibi niyetlerim vardı. Bu yüzden fermuarlarını çekmedim.
"Bir buçuk saatlik yolun neyine yatak yapıyor acaba?" dedim başım yere eğikken. "Bırak yapsın, yatar işte." dedi Oğuzalp başımda dikilirken.
Onur'un arabasına yaptığı hiçbir şeye kızmıyordu. Yemek kırıntısı dökebilir veya her istediğini yapabilirdi. Oğuzalp ona bu konuda asla kızmıyor aksine, tembihlediğim zaman bana kızıyordu.
Ben botlarımı giydiğimde o, evin kapısını kapattı. Her zaman benim yaptığım gibi iki kez kilitledi. Merdivenlerden inerken de dönüp kapının önündeki cam kafesin kapısını kilitledi. "Evde önemli bir şey bırakmadın, değil mi?" diye sordu yanıma gelip elimi tutarken. "Hayır, evraklarım teşkilatta. Mücevherlerimde yanımda." dedim.
Beraber arabaya vardığımızda Oğuzalp önce benim kapımı açıp ardından bagaja yöneldi. Ön yolcu koltuğuna otururken Onur arkadan, "Hadi anne! Ne zaman gideceğiz?" diye sordu koltukta tepinerek. "Gidiyoruz işte anneciğim. Oğuzalp abin gelince gidiyoruz." dedim ona dikiz aynasından bakarak. Sırıtarak bana bakıp başını salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözler Yalan Söylemez
ActionOn yedi yaşında annesi canice öldürülen Hera Sezgin, yıllar sonra babası ile birlikte bir plan kurup annesinin intikamını alır. Bu cinayet bütün kayıtlara bir intihar olarak geçmiştir. Ve kimse bu ölümü sorgulamamıştır. Ta ki, Hera'nın gizli bir op...