Bölüm şarkısı;
Yalnız Kuş- Göksel
Ben Bir Tek Kadın (Adam) Sevdim - Selami Şahin & Burcu Güneş
Cardigan- Taylor Swift
....
Boşluk hissi, son üç gündür tanıdığım bir histi. Üç gündür kısa kısa olan kestirmeler dışında gram uyumamıştım. Sürekli bir şeyler arıyorduk. Çalışmaktan kafam zonkluyordu.
Şu an olduğum boşluk, karanlıktı. Karanlıktan kurtulmak için gözlerimi açtım. Yanağımın masaya yaslı olduğunun, ellerimin etrafa saçılmış kağıtların üzerinde durduğunu fark ettim. Sırtıma ve omuzlarıma örtülen bir şey hissettim. Elimi kaldırıp dokunduğumda kumaşı hissettim.
"Günaydın." dedi Oğuzalp'in sesi. Başım ona döndü. Yüzünde tatlı bir gülümsemeyle bana bakıyor olsa da onunda yorgun olduğunu gözlerinde görüyordum. Dirseklerimi masaya yaslayarak doğruldum. Avuçlarımı gözlerime bastırarak ovaladım. "Ne kadardır uyuyorum?" diye sordum.
"Yarım saat kadar." dedi Oğuzalp önündeki bilgisayara dönerken. "İyi oldu, kaç gündür gözüne uyku girmiyordu."
Kuru dudaklarını dilimle ıslatırken masada su veya başka bir şey arandım. Arayışım, Oğuzalp'in yanındaki su şişesini kapağını açarak bana uzatmasıyla son buldu. Su şişesini alıp kafama diktim. Susuzluğum dindi. Ama bu seferde açlığım kendini belli etti.
Sol bileğimdeki saatte baktım, sabah yediye geliyordu. Üçüncü günü de devirmiştik. Artık daha da dayanamayacaktım. Belim isyan ediyordu, gözlerim uyku için yalvarıyordu. Ve artık beynimin çarkları da pek dönmüyordu. En basit olay örgüsünü bile anlamak için bir saat düşünmem gerekiyordu.
"Bütün insani ihtiyaçlarım var şu an," dedim boş gözlerle duvara bakarken. "Uyumam lazım, yemek yemem lazım ve en önemlisi de ne biliyor musun?"
Gözlerini ekrandan bana çevirdi, "Ne?"
"Lavaboya gitmezsem altıma işeyeceğim." dedim yerleştiğim sandalyeden acele ile kalkarken. Oğuzalp gülmeye başladı. Yanından geçerken sırtıma attığı ceketini onun kucağına bıraktım. "Lavaboya git, sonra eve gidelim. Serhat herkesi yolladı zaten. Tek biz kaldık." diye seslendi ben kapıdan çıkarken. Başımı salladım.
...
"Ama annem kalkmayacak mı baba?" diyen Onur'un sesini duyduğumda uykum açılmasın diye yüzümü yastığa gömerek gözlerimi daha sıkı yumdum. Uyumak istiyordum, üstelik günler sonra yumuşacık yorgan ve yastığıma kavuşmuşken uyuyabildiğim kadar uyumak istiyordum. Ayılmaya başlayınca belimin sızısı kendini belli ediyordu.
"Anne uyusun oğlum, gel biz seninle baş başa bir şeyler yapalım." dedi Oğuzalp. Onun sesi Onur kadar yüksek değildi. Yakından geliyordu, ama kısıktı. Büyük ihtimalle beni uyandırmak istemiyordu.
"Beraber kahvaltı hazırlayalım mı? Hadi hadi, lütfen!" dedi Onur. Sanırım yerinde zıplıyordu. Parkenin üzerinde inip kalkan çıplak ayaklarının sesi geliyordu. "Şşşt!" dedi Oğuzalp panikle. "Tamam, ama bağırmak yoktu babacığım. Anne uyuyor."
Yattığım yerde öbür tarafa döndüm. Ellerim yastığıma sıkıca sarılırken yanağımı da yastığıma sürttüm. Aynı anda saçlarımı okşayan bir el hissettim. Gözlerim hafifçe aralandığında bana gülerek bakan Oğuzalp'i gördüm. "Ben iniyorum!" dedi Onur, Oğuzalp'in uyarısını asla umursamamıştı. Koşarak odadan çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözler Yalan Söylemez
ActionOn yedi yaşında annesi canice öldürülen Hera Sezgin, yıllar sonra babası ile birlikte bir plan kurup annesinin intikamını alır. Bu cinayet bütün kayıtlara bir intihar olarak geçmiştir. Ve kimse bu ölümü sorgulamamıştır. Ta ki, Hera'nın gizli bir op...