slmçarşamba
saat 15.42dersin bitişini bildiren zil çaldığında öğrenciler yavaş yavaş sınıfı boşaltmaya başladı.
hava eylünün başlamasıyla serinlemiş, birkaç ağaç erkenden sararmaya başlamıştı bile. çalmaya devam eden zilin sesi, sırada uyuyan çocuğun kulaklarına erişse de onu uyandırmaya yetmemişti.serdar öğretmen huysuzca kalemlerini kalemliğine koydu. gözü sol en arka sırada uyumakta olan çocuğa ilişti. birkaç kere seslendi. fakat çocuk aldırış etmedi. sonunda zaten gergin olan sinirlerine hakim olamayarak yüksek sesle bağırdı:
"ali kerem, kalk diyorum okul bitti oğlum!"
çocuk irkilerek uyandığında, gözleri karşısında dikilen adamı netleştirmeye çalışıyordu. zihni nerede olduğunu hatırlamaya çalışırken gözleri ufakça kısıldı. biraz gerindikten sonra ayılmayı başarabilmişti.
"kusura bakmayın hocam, uyumuşum."
yapabileceği en saçma ve gereksiz açıklamayı yaptıktan sonra kuruyan boğazını fark edip çantasındaki su şişesine uzandı.
"onu görüyorum zaten evladım, gece hiç mi uyumuyorsun sen anlamadım ki"
çocuk cevap vermedi, elinde tuttuğu şişenin kapağını açıp tüm suyu bitirdi. hocanın da cevap bekliyor gibi bi hali yoktu. yavaş hareketlerle eşyalarını topladı. çıkmadan önce bir iki adım gerileyerek aliye döndü.
"bugün benim arabaya top atmışlar kimin yaptığını gördün mü?"
o sırada sınıftan çıkmakta olan bir çocuk duraksadı, gözlerini aliye dikti. cevabını bekliyordu belli ki. serdar öğretmen çocuğa başıyla çık işareti yaptı. çocuk hızlıca ilerleyip sınıftan çıktı. ali başını iki yana sallayarak görmediğini belirtti. bunun üzerine öğretmen kaşlarını çatıp hayıflandı.
"ulan bir allahın kulu görmemiş ama ben bulursam varya..."
serdar hoca okul kameralarından bakmayı elbette denemişti, fakat yan bahçedeki kamera açısında sadece topa vuran bacak gözüküyordu. bahçenin tamamını çeken kamera bozulalı çok olmuştu.
ali sınıftan çıkan öğretmenin ardından bakarken neden söylemediğini düşündü. aslında kütüphanenin cam kenarındaki bir masasında uyurken bağırış seslerine uyanıp bir süre onları izlemek zorunda kalmıştı. o sırada tesadüfen görmüştü onları. orta boylu, saçları dalgalıyla kıvırcık arasında olan kumral çocuk kendisine gelen pasa heyecanlanıp hızını alamayarak vurunca serdar öğretmenin arabasının yan aynasını kırmıştı. birkaç küfürden sonra da arkadaşlarına kısıkça bir şeyler söyleyip okula girmişti. daha doğrusu kaçmışlardı.
ali kafasını iki yana sallayarak düşüncelerinden kurtuldu. çantasını sırtına takıp elindeki boş şişeyi çöp kutusuna atıp okuldan çıktı. biraz önce sınıfta olan çocuğun ise soluğu kumral olanın yanında alacağından haberi yoktu.
~
bb