merhabaçarşamba
saat 13.32ali
yuşaali gece çekmeyi unuttuğu perde yüzünden gözlerine vuran güneşin ışıklarıyla uyandı. biraz terlemiş çokça susamıştı. saatin kaç olduğundan haberi yoktu ama öğleyi geçtiğini düşünüyordu. çenesini gıdıklayan şeye baktığında terleme sebebini de öğrenmiş oldu. yuşa geceki pozisyonu bozmamış öylece aliye sarılarak uyuyordu. yüzü dünyanın en güzel rüyasını görüyormuşcasına huzurluydu ve üstlerine aldıkları yorgan çenesinin hizasındaydı. yuşanın aksine alinin şu an huzurlu olduğu söylenemezdi. gecenin duygusallığıyla yaptığı hareket yerini sabahın mantığına bırakınca hemen yuşadan uzaklaşıp yataktan çıktı. yuşa bu hareketlenmeyle ufak bir homurtu çıkarsa da arkasını dönüp uyumaya devam etti.
sessizce odadan çıkıp banyoya yürüdü ali. açılması gerekiyordu biraz. musluğu açıp elini yüzünü soğuk suyla yıkadı. yüzünden damlalar akarken aynadaki aksine baktı. ne yapması gerektiğini düşündü.
acaba yuşa dünü ne kadar hatırlıyordu ya da hatırlıyor muydu? ali utanılacak bir şey yapmamıştı ama utanıyordu işte. gereksiz yakın davrandığını, hareketlerinin fazla yakın kaçtığını düşünüyordu. oysa yuşayla yakın arkadaş bile sayılmazlardı. güzel geçirdikleri zamanlar kavgalı oldukları zamandan fazla değildi sonuçta. şimdi yuşayı uyandıracak mıydı, yoksa kendi kendine uyanmasını mı bekleyecekti? düşüncelerini durduramayacağını fark edince kafasını iki yana sallayarak onları dağıtmaya çalıştı. ardından yüzünü kurulamadığı için ıslanan tişörtün boyun kısmına baktı.
banyodan çıkıp evin içinde küçük bir tura çıktı. evdekilerin işe ve okula gittiklerini biliyordu ama yine de emin olmak istedi. bütün odalara bakmayı bitirdikten sonra mutfağa geçip iki bardak su içti. bir bardak da yuşa için alarak geri odaya geçti. elindeki suyu yatağının yanındaki komodinin üstüne bıraktı.
ardından gece yastığın altına bıraktığı telefonu alarak saate baktı. 13.49 düşündüğünden biraz daha erkendi. telefonu açıp birkaç gruptan gelen mesajları okudu. birkaçını yanıtladı. instagramdan ona atılan reelsi açtı. çıkan gürültüyle sesini kısmadığı için kendine ufak bir küfür savurup hemen sesini kısmaya çalıştı fakat panikten kısamayınca uygulamadan çıkıp telefonu kapattı. yuşaya baktığında bir hareketlenme görmedi. uykusu cidden ağır olmalıydı.
üstündeki tişörtü çıkartıp dolabının kapağını sessizce açtı. içinde bir süre tişört aradı çünkü dolabı bu aralar hiç olmadığı kadar dağınıktı. sonunda bir tişört bulduğunda dolabın kapağını kapattı. kapaktaki aynadan kendisine bakan yuşayı görünce korkup sıçrayarak arkasını döndü. yuşa uykulu gözlerini kısmış doğrudan alinin üst bedenine bakıyordu. ardından gözlerini alinin gözlerine çevirdi.
"günaydın."
eline aldığı tişörtü giyerken göz temaslarını kısa bir süre kesti ali.
"günaydın." dedi yuşa. yeni uyandığından sesi boğuktu. komodinden suyu alarak birkaç yudum içti.
"geceye dair yarım yamalak şeyler hatırlıyorum. seni arayıp rahatsız ettiğim için özür dilerim. bana sinirliyken sarhoş halimle uğraştın bir de."
yatağın karşısındaki koltuğa oturdu ali. ellerini bacaklarının üstüne koyup eğildi. ardından kafasını yuşaya çevirdi.
"özürlük bir durum yok. ben de aynı durumda olsam sen de aynısını yapardın."
