kırk dört

844 84 47
                                    



bok oldu kitap
selam

salı
saat 17.51

ali
yuşa

yuşa kafenin açık mavi kapısını ittirip içeri girdiğinde gözleri bir süre aliyi aradı. kafenin biraz daha iç taraflarında, köşedeki masada oturmuş çoktan ders çalışmaya başlamış aliyi bulması uzun sürmedi. karşısına geçip oturduğunda ali kafasını zorlukla önündeki kitaptan kaldırdı.

"erken geldin ya bayağı."

okuldan sonra eve gitmiş, duş almıştı yuşa. normalde saçlarını ellemez kendi kendilerine kurumalarını beklerdi fakat bu sefer saçı gözüne bir kötü gözükmüş, yirmi iki dakika boyunca jöleyle şekle sokmaya çalışmıştı. fakat aliye sorarsanız yuşanın saçında bir değişiklik olmadığını söylerdi. oysa önündeki kitabı yuşanın kafasına koysa saçları kitabı taşıyacak kadar sertti.

"trafik vardı kusura bakma."

güldü ali gözlerini yeniden kitaba çevirirken.

"metroyla geldin yuşa."

yuşa boğazını temizledi. ardından etrafında garson aramaya başladı.

"bakınma boş yere. self servis burası."

"sen neden bir şey almadın?"

kafasını çözdüğü sorudan kaldırıp bir saniye yuşaya baktıktan sonra geri çözmeye devam etti.

"seni bekledim."

"içecek almadan oturmana izin veriyorlar mı?"

"veriyorlar belli ki."

"susadım ben. limonata alacağım. sen ne istiyorsun?"

"geleceğim ben de bekle. şu soruyu bir çözeyim az kaldı."

yuşa aliye doğru yaklaşıp neyi çözmeye çalıştığına baktı.

"matematik niye çözüyorsun hani fizik çalışacaktık."

"çalışacağız." dedi ali kalemini bırakmadan hemen sonra. ardından telefonunu alıp çözdüğü sorunun fotoğrafını çekti. "beren attı soruyu. onu çözdüm."

kafasını salladı yuşa. ali masanın üstündeki cüzdanını alıp ilerlediğinde onu takip etti. tezgahtaki tatlılarda göz gezdirdi. çilekli magnolyada karar kıldı. kasaya ilerlediği esnada alinin çoktan orada olduğunu gördü. gülüyordu ve bunu yaparken tek değildi. karşısındaki barista çocuk da ona eşlik ediyordu.

"komik olan nedir?"

yuşanın sert çıkan sesiyle ali gülüşünü kesti. 

"bir şey değil." dedi yuşaya yönelik. ardından baristaya dönüp devam etti. "iki limonata bir de magnolya, çilekli olandan."

kartını çıkarıp ödediğinde yuşa durumu yeni idrak etmişti. konuşmak için ağzını açtığında ali sözünü kesti.

"hiç boş yapma. geçen sefer sen ödemiştin."

"yuh amına koyayım onun üzerinden dört ay geçti neredeyse. nerden hatırlıyorsun sen onu?"

omuz silkti ali. tezgahın üstünden iki tane mor pipet aldı.

"borçlu kalmayı sevmiyorum."

pipetlerden birini yuşaya verdi. ardından hazır olan siparişleri aldı. masaya geçip oturduklarında magnolyanın kavanozunu yuşaya doğru uzattı.

dokuza kadar onHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin