çarşamba
saat 04.45ali
yuşaapartmanın önüne geldiklerinde ali tuttuğu yuşayı duvara yasladı. uyuyakalan çocuğun kafasını çenesinden tutarak kaldırıp konuştu:
"şimdi içeri gireceğiz. ağzını açıp tek kelime etmeyeceksin tamam mı yuşa? sakın sesini çıkarma. bana tutun, düşme."
ali her ne kadar yuşayı evine bırakmak istese de adresi sorduğunda karşısındaki çocuk 'şirin köyü'nde oturduğunu söylediği için mecbur kendi evine getirmişti. ailesi dışarı çıktığını bile bilmediği için oldukça sessiz olmaları gerekiyordu.
düşe kalka çıktıkları merdivenleri sonunda bitirmiş alilerin dairesine ulaşmışlardı. ali cebinden çıkardığı anahtarla usulca kapıyı açarken yuşa alinin kulağına doğru fısıldadı:
"ali." dedi i harfini uzatıp.
ali boynuna değen nefesle huylandığını hissederken yuşaya döndü.
"sessiz ol." dedi yuşa. işaret parmağını dudağına bastırıp 'şşşhhhh' demeden hemen önce.
ali kafasını iki yana sallayıp bir süre sabır dilendi. açtığı kapıdan yuşayla beraber içeri girdi. arabanın anahtarını geri babasının montuna koyup odasına ilerleyeme başladı. bu süreçte sözünü dinleyen yuşa için ona sonradan teşekkür etmeye karar verdi. gerçi önce bu kadar içip onu aradığı için iyi bir dayak atacaktı.
yuşayı odasındaki koltuğa oturttuğunda dolabından onun için bir şeyler seçti. geri yanına adımlayıp üzerindeki montu çıkardı. karşısındaki çocuğun titrediğini fark edince hızlıca odasındaki ısıtıcıyı yaktı. ısıtıcıyı yaklaştırdıktan sonra yuşanın üzerindeki sweati çıkarırken aklına kazayla olan öpücüğü getirmemeye çalıştı. kısmen başarılı da oldu.
"ali, bir şey demiyorum ama soyuyorsun beni."
fısıldıyordu yuşa. bu hali aliye oldukça komik geliyordu. sarhoş yuşa onun için katlanılabilirdi. tabi bazı küçük sorunlar olmasaydı.
"ıslak ıslak mı durmak isterdin?"
aliye yaklaştı yuşa. kaşlarını hafifçe çattı.
"kendim de giyinebilirdim ki."
"giyinirsin. bir dahaki sefere."
elindeki kazağı ona giydirdikten sonra eşofmanının ıslanmamış olmasına şükür etti. orayı da değişmek zorunda kalsaydı cidden namusunu lekelemiş gibi hissedecekti.
yuşayı kaldırıp yatağına yatırdı. üstünü sıkıca örttü çünkü karşısındaki çocuk hâlâ ısınmamıştı. yuşanın ıslak kıyafetini bir kenara koyduktan sonra montları asmak için odadan çıktı. geri geldiğinde yuşa yorgana sarılmış kendisini izliyordu. alinin annesiyle babası sabah ondan erken çıktıkları için genelde alinin odasına uğramazlardı fakat ali yine de kapıyı kilitledi. hiçbir şeyi riske atmak istemiyordu. kendini koltuğa atıp başını yasladı. usulca gözlerini kapattı. yorulduğunu hissediyordu.
"ali."
hâlâ kendisini izleyen yuşaya çevirdi gözlerini.
"ne oldu?"
"yanıma gelsene, orada mı uyuyacaksın?"
"uyumayacağım ki."
"olsun. ya uyursan? uykun gelirse?"
"o zaman uyurum."
"burda uyu. burası senin yatağın."
"gerek yok yuşa koltuk da rahat. hadi uyu artık."
"ali buraya gelmezsen bağırıp annenleri uyandıracağım.
eskisi kadar sarhoş değildi yuşa. biraz daha mantıklı konuşuyordu. fakat şu an söylediklerini ayık kafayla söyleyemeyeceği kesindi.
"öyle bir şey yapmayacaksın."
"öyle mi dersin?"
derince bir nefes aldı yuşa. bağırmaya yeltendiği sırada ali üstüne atlayıp elini ağzına kapattı.
"tamam allahım belası burda yatacağım. kafanı sikeyim senin. döl israfı."
yuşa zaferin verdiği sırıtmayla aliye baktı. ardından uyumuş gibi gözlerini kapattı. bu sırada yatağın en ucuna kayan ali yuşaya sırtını dönerek başını yastığa koydu. bir an önce sabah olmalıydı.
aradan geçen bir saatin sonunda ali hâlâ uyuyamamıştı. arkasındaki çocuğun uyuduğunu biliyordu ama ara sıra düzensizleşen nefesleri uyuduğundan emin olmasını engelliyordu.
yuşanın yaklaşıp beline sarılmasıyla kasıldı. bir saattir yorganın altında olmasına rağmen elleri hâlâ buz gibiydi ki ali bu soğukluğu üstündeki tişörte rağmen hissetmişti. arkasına dönüp yuşaya bakacağı sırada yuşa daha çok yaklaşıp sarılışını sıkıştırdı. ardından fısıldadı:
"özür dilerim."
ali o an o kadar her şeyi unutmuştu ki yuşanın neden özür dilediğini hatırlamıyordu.
"neden?"
"seni takip ettiğim için."
bir şey demedi ali. elini belindeki kolun üstüne koyup çekmeye çalıştı. çok uğraşmasına gerek kalmamıştı çünkü yuşa elini hemen çekip ondan uzaklaşmıştı. arkasını döndü ali. yuşa yatağın diğer ucunda büzülmüş ona dönük bir şekilde yatıyordu. göz göze geldiklerinde kendine bakarken titreyen gözleri gördü.
neden kendisi için bu kadar uğraştığını anlamıyordu. dengesiz tavırlarına bazen kendisi bile katlanamıyorken karşısındaki çocuğun nasıl katlanıp üstüne çaba sarf ettiğini anlayamıyordu. saçma sapan kaprislerine katlanıyor, triplerini çekiyordu.
şimdi yapacağı şeyi yapıp yapmamak arasında çok kalmıştı. henüz o kadar samimiyetleri olduğunu düşünmüyordu. fakat yine de yapmak istediğini yaptı. yuşa da öyle demiyor muydu. 'yapmak istedim ve yaptım üstüne fazla düşünmedim.' bu yüzden düşünmeyi bir kenara, sonraya bıraktı ali. yuşayı yanına çekti. bir kolunu karışında titreyen çocuğun başının altına alıp diğer kolunu etrafına sardı. onu ısıtmak için uğraştı.
yuşanın titremesi bir süre durdu. şaşırmıştı. bu aliden bekleyebileceği son şey bile değildi. yarın bunu hatırlamak istedi. bu kadar içtiği için kendisine küfretti. ama sonra düşündü. belki de ali sarhoş olduğu için böyle davranıyordu. kafasını kaldırıp aliye bakmaya çalıştı. fakat tek görebildiği çenesiydi. yutkundu. konuşmak için dudaklarını araladı.
"affettiğin anlamına mı geliyor bu?"
ali boynuna değen nefesle gözlerini kapatıp daha sıkı sardı yuşayı.
"affetmiştim zaten."
yuşa başını indirip gözlerini sıkıca kapattı. burnuna gelen kokunun neden bu kadar hoşuma gittiğini sorgulamadı. birkaç kez çaktırmadan derin nefes aldı.
"galiba uyuyacağım."
"iyi uykular."
"sen de uyuyacak mısın?"
"bilmiyorum."
"bence uyuyacaksın." dedi yuşa. gözleri yavaşça kapanırken. ardından uykuya teslim oldu.
bir süre yuşanın nefeslerini dinleyen ali mayıştığını hissetti. göz kapakları ağırlaşırken uykuya direnmedi. alarm kurmamıştı. yarın okula gitmeyi de düşünmüyordu zaten. sıcaktan pişmesine rağmen yorganı daha çok sardı üzerlerine. zira kolllarının altındaki çocuk hâlâ üşüyor olabilirdi. ardından gözlerini kapatıp kendini uykunun kollarına bıraktı.
ya yazıyorum tamam mı çok şey olmuş gibi geliyo sonra bölüme bakıyorum kısacık. arkadaşlar ben çok betimleme sevmiyorum ondan böyle kısa oluyor. az laf çok olay. kıps.
