erken gelmişsin mehmetocak 24
ali
yuşasalondan gelen şarkının sesleri belli belirsiz birkaç bağırışmanın da eşliğinde aradaki iki kapıya rağmen kulaklarına dolarken bir derin nefes daha verdi yuşa. küçük balkonda, yaktığı sigaranın sıcak dumanının kendisine tezat havayla buluşmasını bir süre izledi. saat gece yarısını geçeli biraz oluyordu. dibine geldiği sigarayı kırmızı küllüğe bastırdı. sonrasında telefonunu açıp daha önce on altı kere baktığı hikayeye bir daha baktı.
kahve saçları çok dans ettiğinden olsa gerek nemli, yüzü alkolün etkisiyle hafifçe kızarmış, gözleri kapalı ve kameraya otuz iki diş sırıtarak gülen ali. üzerindeki siyah gömleğin birkaç düğmesi açık, beyaz teninin üstünde birkaç ince gümüş zincir parlıyor.
hikayeyi ilk açtığında yaklaşık bir haftadır doğru düzgün görmediği bu yüzde yeni bir şey fark etmişti yuşa. alt dudağının sol kısmında hafifçe parlayan gri iki nokta. sonrasında bu küçük piercing yüzünden hikayeyi tam yedi kere daha açtı. yakınlaştırdı, ekran görüntüsü aldı ve uzun uzun seyretti.
yuşa, mustafanın bir saat yirmi yedi dakika önce paylaştığı bu hikaye alinin doğum gününe gelmeyeceğini zaten kesinleştirmişti. bütün gece onu beklemesi problem değildi. problem olan hikayenin sağ alt köşesine yerleştirilmiş "bir yaşına daha girdin kardeşim, mutlu yıllar." yazısıydı.
yuşa cemreyle alinin aynı gün doğduğunu bilse onu bu partiye çağırmazdı. gerçekten çağırmazdı. hatta kendi bile gitmezdi.
ama geç kalmıştı. artık ne alinin ne cemrenin doğum günüydü. yine de aklında dönüp dolaşan, mustafanın hikayeye etiketlediği konuma gitme isteğini susturamıyordu.
elindeki plastik şişenin içindeki bira soğukluğunu yitireli bayağı olmuştu. ilk bardağıydı ve sadece birkaç yudum almıştı. bugün içesi yoktu. müstakil evin balkonundan aşağıya boşattı sarı sıvıyı.
açılan balkonun kapısıyla cemre yalpalayarak yanına geldi. sırtını demirlere yaslayıp dengesini sağladı.
"gelmedi mi seninki?"
kafasını iki yana salladı yuşa. dağılmış kıza baktı.
"bu ne hâl? seviştiniz mi siz başbuğla?"
gülmeye başladı cemre, kısa süreli dengesini kaybetse de düşmeden toparlandı. gülümsemesi kesilmeden yanıtladı yuşayı.
"ne başbuğu embesil. ben okanla sevgiliyim."
"lan o çocuk onuncu sınıf değil mi?"
"evet nolmuş?"
"bugün itibariyle pedofilisin kızım haberin olsun."
"bi sus ya."
"ayrıca ne ara sevgili oldun anasını satayım. daha biz ayrılalı iki hafta oldu. içerde yak amına koyayım."
"senle sevgiliylen de yazıyodu bu bana. ben yüz vermiyordum."
"ne diyeyim hayırlı olsun."
"sağ ol darısı başına."
"hiç bu kadar medeni olmamıştım."
"onu bunu bırak da gitsene çocuğun yanına. hazır yerini de biliyorsun."
"gidip ne diyeceğim?"
"seni seviyorum, cemreyle ayrıldık. lütfen sevişelim?"
"of dalga geçme ya."
![](https://img.wattpad.com/cover/352421719-288-k991386.jpg)