Cevap vermedim. Koltukta tektim,etrafta kimse yoktu. Felix önümde bana bağırmaya başlıyordu ve ben korkmuyordum öyle mi?
~Minho: Ah, özür dilerim. Seni buraya getirmemem gerekirdi, direk eve bırakmalıydım. Felix ile kavgalıydık da. Tekrardan özür dilerim.
Yine cevap vermedim. Gözledim dolmuştu. Eğer konuşursam ağlamaya başlardım.
~Minho: Küstün mü?
Ve yine cevap vermedim. Konuşarsam ağlardım. Of ya, keşke telefonumu alıp almadığımı kontrol etseydim. Şimdi çok zor durumdaydım. Minho da bunu fark etti ki soru sormayı bıraktı. Sessizce ilerliyorduk. Bir anda araba durdu. Minho'ya baktım. Telefonla uğraşıyordu, sonra dedi ki;
~Minho: Hangi mahallede oturuyordun?
Zorda olsa söyledim. Araba tekrar hareket etmeye başladı. 5 dakika sonra evimin yanından geçtik, evimi gösterdim ve geri geri gelmeye başladık. Arabadan beraber indik. Evin kapısını açarken Minho görüşürüz diye mırıldandı bende aynı şekilde cevap verdim. Ben eve girene kadar bekledi, sonrada gitti. Gittiğinden iyice emin olunca gözyaşlarımı bıraktım. Yaklaşık 1,5 saattir dışarıdaydım üstüne elimde minik poşetle dolanıyordum. Aynı zaman da açtım. Önce mutfağa gidip masanın üstündeki telefonumu kontrol ettim, Alev 30 dakika önce aramıştı. Onunla şuan konuşamazdım. Bu halde telefonla konuşursam merak ederdi. Yemek hazırlasam daha iyiydi. Poşetteki noodle ı çıkarttım ve su kaynatmaya başladım. Mukbangları yarın yerdim, ne de olsa başka yemek yoktu evde. Evi yerleştirmeye de halim yoktu ama neyseki su, elektrik, doğalgaz falan gelmişti. Birde internetin kablolarını düzenlemem gerekiyordu. Ama şuan ağlayarak ve noodleımı yiyerek televizyon izlemek istiyordum. Hem noodle hazırlıyor hem de yosun cipsini tabağa koyuyordum. 3 tane yeterdi herhalde, küçükkende yemiştim ama pek sevmemiştim.
Açılmamış kutuların ve ambalajlı eşyaların arasından elimde tabaklarla geçmeye çalışıyordum. Sonunda koltuğa ulaşdım bir sehpa çektim tabakları koydum ve içeceğimi almaya gittim. Giderken eşyaları da koyuyordum yerlerine biraz etraf toplansın diye. Sonunda koltuğa oturdum. Hala ağlıyordum, bu yüzden hüzünlü birşeyler izliyerek daha fazla ağlamalıydım. Televizyonu açtım ve kanalları gezmeye başladım. Hiçbir şey yoktu sadece haber ve yarışmalar. Bu nedenle bilgisayardan açmaya karar verdim, iyide koreceyi biraz unutmuştum uzun zamandır konuşmuyordum. Ders mi çalışsaydım film mi izleseydim? Ağlayarak ders çalışmak... bence uyumsuzdu defter falan ıslanırdı. Film izlemeye karar verdim. Fakat internetin kablolarını yapmalıydım. Madem kabloları takıyordum salonu da silip, süpürseydim. Ve başladım, 45 dakika sürdü ama salon yerleşmişti kutuları falan açmıstım. Artık rahatça ve ağlayarak yemek yiyebilirdim ama noodle soğumuştu. Offf offfff. Ayrıca artık ağlamıyordum. Film açtım (sonunda). Bu sefer de Alev aradı, açmadım hiç halim yoktu. Mesaj yazdım bende;
"Efendim Alev"
"Niye açmıyorsun yaklaşık 78 dakika önce yine aradım"
Alev gerçekten dakika mı tutmuştu, ne deseydim acaba?
"Banyodaydım ve şuan da yemek yiyorum aşırı açım"
"Müsait olunca ararsın o zaman mesela yarım saat sonra"
"Yarım saat sonra olmaz ders çalışmam gerek biliyorsun 4 gün sonra okullar açılıyor."
"İyi tamam sen bilirsin, ancak yarın uyanır uyanmaz ara tamam mı?"
"Tamam söz, uyanıp kendime gelince seni arıyacağım. Görüşürüz"
"Baybayyy"
Noodleım biraz daha soğumuştu, ahh yiyene kadar canım çıktı. Ama tadı hala güzeldi sadece soğuktu. Saat 00.17 gibi film bitti, bende hazırlanıp yatacaktım yatmasına da yatağım odanın ortasındaydı ve yapılmamıştı. Bağırarak "Yeter ama ya, YETER" dedim. Bir 10 dakika da ona uğraştım ve sonunda yatağa uzandım. Aklıma bugün yaşanan olaylar geldi. Gözlerim yeniden doldu. Ağlamaya başladım, çok kötü bir gündü. Yastığımı ıslatarak uyuya kalmışım.(...)
Sabah 06.30 da uyandım, ders çalışmam lazımdı. Etrafı önemsemeyip masamı topladım kalemlerimi, kitaplarımı yerleştirdim. Kahvaltıyı hazırladım, yani kahvaltı dediğim su, bisküvi ve yosun cipsiydi. Bisküviyi çantamda tesadüfen bulmuştum. Bilgisayarımı, defterimi ve kalemlerimi alıp mutfakta ki masaya oturdum. Yemek yiyerek korece çalışacaktım. Yarım saat falan çalıştıktan sonra koltuğa uzandım. Evde baya yiyecek eksikdi, internetten sipariş etmeliydim. Hepsini saydım, tam 53 tane şey sipariş ettim. 398 won tuttu. Birde okul alışverişi vardı, onu okul açıldıktan sonra alırdım. Bu ay çok para harcamış olacaktım. Alev'i de aramam gerekirdi. Geri derse döndüm. Saat 9a yaklaşıyordu ki dersi bıraktım. Baya çalışmıştım bence. Ancak sipariş gecikmişti, ne olmuştu acaba? Evde sıkıntıdan patlarken Alev'i aramaya karar verdim. Alev tam telefonu açtı ki kapı çaldı. Hemen "Alev siparişlerim geldi de seni birazdan ararım" dedim ve kapattım. Kapıyı açmaya gittim, ayrıca siparişlerin neden bu kadar geç geldiğinide soracaktım. Kapıyı açtım açar açmaz geri kapattım. Felix gelmişti. Felix kapıyı açmamı söylüyordu ve zili çalıp duruyordu. Kapıya doğru "neden sana kapıyı açıyım?"diye bağırdım. Felix ise "çünkü siparişlerini getirdim, aç şu kapıyı." diyordu. Benim siparişlerimin Felix'de ne işi vardı? Cesaretimi toplayım kapıya uzandım ama yapamazdım ya yalan söylüyorsa siparişler onda değilse, kapıyı açmam için öyle söylüyorsa? Felix tekrar seslendi "eğer kapıyı açmazsan bende kırarım" dedi. Bunun üzerine mecburen kapıyı açtım:
~F: Siparişlerini getirdim, buranın senin evin olduğunu bilmiyordum. Eğer elimden poşetleri alırsan herşeyi açıklarım.
~y/n: (poşetleri Felix'in elinden alırken) Hızlıca açıklıyorsun ve buradan hemen gidiyorsun!
Ancak Felix içeri girmişti, şaşırdım. Ona girebilirsin diyen yoktu.
~y/n: (bağırarak) hemen git evimden, sana içeri girebilirsin diyen olmadı! Çabuk dışarı çık!
~F:(umursamadan) Evin neden bu kadar dağınık, sen burda nasıl yaşıyorsun?
~y/n: Bundan sanane! Hemen defol git evimden!!!
~F: y/n hadi ama açıklamama izin ver. Sana evini düzenlemede de yardım ederim. Ve dün olanlar için çok özür dilerim. Minho ile bende kavga etmiştim, sinirimide senden çıkardım. Gerçekten çok özür dilerim.
~y/n: İyi anlat, anlatır anlatmaz git, ayrıca seni affetmiyorum.
~F: Ama özür diledim, lütfen.
~y/n: Hayır.
~F: Peki, ben Minho ile barışmak için onun yanına gidiyordum. Bir anda yol tıkandı, bende zorda olsa biraz öne geçebildim ve yolu tıkayanın bir kurye olduğunu gördüm. Ona neden yolu kapattığını sordum. Benzini her an bitebilirmiş ama sipariş de çok geç kalmış o yüzden ne yapacağını şaşırmış. Bende bunun üzerine siparişi ve evin adresini aldım, kuryeyede benzinlikçiye gitmesini söyledim. Siparişi veren sen çıktın, senin evin olduğunu bilmiyordum.
~y/n: Tamam da Minho ile barışmaya neden gidiyordun?
~F: Dün sanırım siz gittikden sonra Bang Chan ve I.N benim girdiğim odaya geldi, kapıyı da kilitlediler. Biraz dayak yedim. O yüzden Minho'dan özür dilemeye gidiyordum. Sende affet, yoksa yine dayak yicem.
~y/n: Sanmıyorum.
~F: y/n hadi ama, çok özür dilerim, lütfenn.
~y/n: Tamam, ancak evden hemen gidiceksin.
~F: Tamam, hemenn.
~y/n: Affettim.
~F: Teşekkürler.
Kapıya doğru yöneldik, bne kapıyı açtım. Ama önümde tam Minho duruyordu. Ne yapacağımı şaşırdım. Minho, Felix'i görünce içeri daldı ve dövüş başladı...3. Bölüm Sonu
Yazana kadar canım çıktı. İkide bir silinip durdu bir bölümü 3günde anca yazdım yaa.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şans/STRAY KİDS
Fanfiction•ARA VERILDI• (İdollere saygısızlık yoktur...) Sonunda hep istediğin Kore'ye gittin ancak kayboldun. Birazcık şansın varmış ki önünde eskiden okulda seni koruyan ama sevmeyen arkadaşların duruyordu...