#6 Büyük Aksiyon

271 33 33
                                    

           Onları yolcu ettikten sonra koltukta oturayım dedim, demez olaydım yanlışlıkla kumandanın üstüne oturdum film yine açıldı. Kapatıyım derken kumanda bozuldu. Sonra telefondan kapatmayı deniyim dedim telefon kaldırmadı, sonra heh oldu tamam derken şarj bitti. Saat 12 oldu. Yan evdekilerden gerçekten bağırma sesleri geliyordu. Televizyonu tümden kapatmayı denedim de düğme yoktu, bunun üzerine fişi çektim. Odama çıkıp telefonu şarja takıp uyumaya karar verdim. Odanın lambası sönmüştü. Ve karanlıkta şarj aletini bulamıyordum. Hadi  şarjı boşveriyim salonda yatıyım dedim, aşağıdan tıkırtı gelmeye başladı aşağı inemedim mal gibi kaldım ortada. Sonra tuvalette geçiriyim tüm geceyi dedim ve tuvalete girdim, elektrikler gitti ve artık yan komşudan sesler daha fazla gelmeye başladı. Sonra dedim nolcak. Yani en fazla ne olabilir ki dedim ve çıktım tuvaletten karşıda askıda duran havluyu öcü sandım önce donup kaldım sonra zar zor geri tuvalete girdim. Onun havlu olduğunu anlamak 20 dakikamı aldı. Sonra dedim benim bir bilgisayarım var ondan Bang Chan a gmail falan atarım dedim. Bilgisayarı buldum ama Bang Chan'ın e postasını bilmiyordum. Sonra bilgisayarın ışığıyla aşağı iniyim dedim. Evet demez olaydım karşımda bir adam duruyordu. Yani böyle duvarda asılı, aşırı uzun, biraz montuma benzeyen, elinde sopaya benzeyen bir şey vardı, mor renk, başsız, çirkin birşeydi. (karanlıkta nasıl görüyorsam artık nazar değmesin) En son başımı merdivene çarptığımı hissettim sonra bayılmışım...
  
          Uyanınca hala merdivendeydim (tüh kimse kurtarmaya gelmemiş). Başım çok acıyordu. O adam sandığım şey ise benim lila renkli montummuş. Elinde ki şey ise benim montun içine soktuğum şemsiyemmiş. Ayrıca o kadar uzun da değilmiş. Nasıl bayıldığım hakkında hiçbir fikrim yoktu.
 
          Banyoya çıktım. Şaçlarım baya dolaşmıştı. Elimi saçımın arkasına attığımda kafamın kan içinde olduğunu gördüm. Çok acıyorduuu. Telefonumu alıp hastaneye gitmeye karar verdim. Ama önce telefonumu bulmam gerekiyordu ve nerde olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu. Teker teker her odayı gezdim. En sonunda telefonu yatağımın üstünde gördüm. E tabii şarjı yoktu. Hala elektrikler gelmemişti. (Ya kitabın adı bu yüzden şans) bende telefonu yatağa geri atıp eve birinin gelmesini diledim. Camdan bakmaya başladım belki bir insan geçer diye, kimse geçmedi, bir hayvan bile. Ya Felix falan da her Allah'ın günü gelir bi bugün gelmez. #herşeybenibuluyo

          Evet, tam 1 saat boyunca pencereye baktıktan sonra pes ettim. Kimse gelmiyordu, hatta ne gelmesi sokakta kimse yoktu. Bilgisayarı aldım. Boş boş instagram da gezmeye başladım. Hiç ilgimi çeken birşey yoktu, zaten birde başım ağrıyordu okuduğumdan da anlamıyordum. Sonra bilgisayarı bırakıp dışarı çıkmaya karar verdim. Dışarı çıkınca bir anda arabalar, insanlar, hayvanlar ne varsa bizim sokaktan geçmeye başladı. Şans işte. Yolda bir araba durdurup sordum beni hastaneye bırakabilir misiniz? diye. Bindim arabaya gittik. (Arabada kimler var dersiniz, 3 erkek, tam y/n lik iş zaten başka arabamı yok) İkide bir yön değiştirip duruyorduk gittikçe asfalt yollardan çıkıyorduk:

~y/n: Doğru yoldan gittiğimizden emin misiniz?

~?: Eminiz canım, çok eminiz.

~y/n: Ama şehirden uzaklaşıyoruz sanki

~?: Sen buralarda yenisin galiba hastaneler o kadar yakın değil.

~y/n: Hayır burada yeni değilim, ve şehir merkezinde bir sürü hastane var. Lütfen durdurun arabayı! (Oha y/n aklını kullandı)

~?: O işler o kadar kolay değil güzellik. Hiç biryere gidemezsin, bizimle geleceksin

~y/n: Hayır, sizinle gelmek istemiyorum. Hemen arabayı durduruyosunuz.

*y/n nin yanındaki adam onun kolunu tutar

~?: Sana gelmek isteyip istemediğini soran olmadı yalnız. Sus otur şimdi.

Şans/STRAY KİDSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin