2 gün sonra
Okuduğum kitabın satırlarını anlamakta artık zorlanıyordum ve gözlerim ağrımaya başlamıştı. Parmağım ile göz çukurlarıma baskı yapıp sertçe ovduktan sonra duvardaki saate baktım. 01:43
2 gün boyunca Yağız evin içinde varla yok arası gibi bir şeydi. O gece çıkıp gittikten sonra uzun bir süre beklesemde uykusuz ve yorgun bedenim daha fazla dayanamayıp uykuya dalmıştı.
O gün eve kaçta geldi bilmiyorum ama sabah uyandığımda yine yoktu. Üzerime örtülen battaniye ve kirlideki eski kıyafetlerinden biliyorum o gece eve geldiğini. Eğer bunlar olmasa hiç gelmediğini düşünürdüm.
Daha sonraki bu iki gün aynı şekilde geçti. Sabahın ilk ışıkları tamir-haneye gitti, gecenin kör karasında eve geldi. Onunla konuşmak istiyordum ve bir kaç kez tamir-haneye gitmeyi düşünsemde bunu yapmadım. Bir şekilde onu evde yakalayıp bu olaya bir son vermekti artık niyetim ve bu gece bu yüzden uyumamak için direniyordum.
Küçük L koltuğumuzda yarı uzanır şekilde elimdeki kitabı okumak gittikçe zorlaştığı için biraz ara verdim. Kitabı ters bir şekilde karnıma bırakıp kollarımı açarak gerindim. Uyku! Uyku! Diye bağıran gözlerim bana isyan ediyordu artık.
Gözlerim devamlı saate kayıyor ne zaman geleceğini merak ediyorken uzanıp birazda televizyon izlemeye karar verdim. Gece yarısı yaynlanan bir yabancı filmde denk gelerek anlamadığım senaryoyu yarıdan takip etmeye çalıştım.
Bir süre sonra başımı koyduğum küçük kırlent öyle rahat geldi ki gözlerimin usul usul kapanmasına daha fazla karşı koyamadım. Hafif bir üşüme bedenimi sarmıştı ama umursamadım. Geceleri bilerek üzerimi örtmüyordum ki onun eve geldiğini bileyim diye. Her seferinde üzerim örtülmüş bir halde uyanıyordum çünkü.
..
Hafif bir kapı sesi duydum önce, onun geldiğini derin uykumda bile anlamak zor olmadı. Kalkmak istesemde bedenim benden bağımsız uyumaya devam ediyordu. Bende inat etmeyerek üzerimdeki tembelliğe kapılıp mayıştım iyice. Biraz bekledim, üzerime sıcak bir şeyin örtüldüğünü hissetmek istedim.
Önce adım sesleri yaklaştı, kısık bir şekilde çalışan televizyonun sesi kesildi. Ardından kucağımda sarıldığım kitabın kollarımın arasından usulca çekildiğini hissettim.
Üzerime örtülecek olan bir battaniye beklerken beni nazikçe sarıp kucaklayan kollar, yün yorgandan daha sıcak yapmıştı beni.
Havalandığımı hissettiğimde uyanmak için kendimi zorlamadım bile. Burnuma dolan kokusunun kaynağına dahada gömülerek burnumu bir yerlere sürttüm. Genzimden kedi gibi mırıldanmalar çıkmıştı.
İlerlediğimizi hissettiğim adımlar bir anlık duraksadı ve sessiz bir küfür işittim ama onu anlayamadım. Tek anladığım cümle "dayan dayanabilirsen Yağız!" Oldu.
Sonrasına dair hatırladığım tek şey, yumuşak bir yerle buluşan sırtım ve soğuk alnıma değen sıcak bir temas oldu...
......
Gözlerime vuran güneş ile yüzümü buruşturup yatakta diğer tarafa döndüm. Yeni açılan ve bulanık gören görüşüm dönmemle ince, uzun ve fit bir sırt ile karşı karşıya geldi.
Onu evde bulmayı beklemediğim için ufak bir şaşkınlık uykumdan ayılmamı sağlayıp hafifçe doğruldum. Arkası dönük bir şekilde dolabın önünde dikilmişti. Saçlarındaki ıslaklık duş aldığının kanıtıyken odayı soft bir şampuan kokusu doldurmuştu. Altında her zamanki koyu renk pantalonlarından biri vardı ama üzeri çıplaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ONA DELİ (ARA VERİLDİ) (Mahalle HİKAYESi)
Ficção Adolescente+18 ve cinsel ögeler içerir... Annemin söylediği sarmaları da alarak ayağıma terliklerimi giyip karşıdaki eve ilerledim. Bahçeyi geçerek evin kapısına vardığımda kapı açıktı, yinede bir iki kez tıklattım ama kimse açmadı. Neredeyse her gün geldiğim...