1.bölüm

23.3K 462 20
                                    

Elimde tuttuğum kahve fincanımdan kafamı kaldırıp saate baktım. İş çıkışıma beş dakika kalmıştı. Fincanda kalan son kahveyi de kafama dikip ufak tezgahın üzerine bıraktım, sabah nasıl olsa ben açıcaktım dükkanı kirli kalmasının bir mahsuru yoktu. Yani bence yoktu. Askılıktan aldığım kürklü beyaz kabanımı üstüme geçirdikten sonra yanında duran atkımı boynuma iyice doladım ve beremi taktım. Artık dışarıdaki buz gibi soğuğa hazırdım. Son kez etrafı kontrol ettikten sonra dükkanın demir kapısını kilitleyip çıktım.

İşte günün en sevdiğim saati.. üstelik kar var. Sokaklar o kadar güzel ki, bembeyaz. Bütün dükkanlar ışıl ışıl, yerler beyaz bir örtüyle kaplanmış, hafif hafif kar yağmaya devam ederken burnumu güzelim kestane ve köz mısır kokusu dolduruyor. Ben mutluydum, öyle çok ahamşaham bir hayatım yoktu evet ama yine de mutluydum işte. Sabahları dersim varsa akşamları işe giderdim, akşam dersim varsa sabahları dükkanı ben açardım. Şehir dışında okuduğum için arkadaşımla tuttuğumuz (kendisi mezun oldu) ama şimdilerde ise yalnız yaşadığım evime giderdim. Bazen evime kızlar gelirdi çay demleyip sabahlara kadar oturur ertesi gün işte de okulda da ölü gibi gezerdim. Bazense kahve içmeye giderdik. Dışardan bakılınca sıkıcı ama benim içinde kendimi güvende ve huzurda hissettiğim bir yaşamım vardı.

Ayağımın altındaki karlar ben yürüdükçe ezilirken durağa doğru gidiyordum. Kızlarla olan whatsapp grubumuza göz attığımda meydandaki kahvecide olduklarını yazmışlardı ama benim canım eve gidip, battaniyeme sarınıp kitap okumak istiyordu hem yarın sabah erken kalkıcaktım. Bu yüzden rotamdan şaşmayıp ilerlemeye devam ettim. Bu havaları ne kadar sevsem de ciddi bir soğuk hakimdi, burnumdan dumanlar çıkıyordu resmen. Biraz daha paltoma sarıldım. Telefonumun titremesiyle elimi cebime attım, Buse arıyordu. Buse benim çevremdeki en farklı insandı. Benim hayatım ona çok sıkıcı gelirdi, onunki ise bana fazla yorucu. Ama bu onu çok sevdiğim gerçeğini değiştirmezdi. Zıttık ama bunu ikimizde seviyorduk. Daha fazla düşünmeden telefonu açtım.
Telefonu açtığım gibi gelen yüksek sesli müzikten dolayı yüzümü buruşturdum ama yine de hemen cevap verdim "Alo" biraz bağırarak tekrar konuştum " alo, alo Buse duyuyo musun?" Fakat sorum cevapsız kaldı. Sadece yüksek ses ve motor sesi duyuyordum. Birkaç denemeden sonra telefon kapandı. Bir telefona bir yola baktım, durağa gelmiştim çoktan ama içimi derin bir huzursuzluk kapladı. Aradığımda sesimi yine duyamıcağını bildiğimden buseye mesaj attım. O da bana karşılık olarak sadece konum attı ve benim içimdeki huzursuzluk yerini korkuya bıraktı.

Taksiyle busenin attığı konuma doğru gidiyorduk. Tabiki salak gibi tek başıma gitmicektim, yanımda fakülteden biricik arkadaşım eda vardı. Arayıp durumu anlattığımda resmen uçarak gelmişti. Artık beraber görüp anlayacaktık durumu. Telefondan konumu takip ettiğimde varmak üzere olduğumuzu anladım. Yollar oldukça tenhalaşmıştı. Şehire yakın ama ıssızdı geldiğimiz yer. Soğuk sanki havaya işlemişti, insanın dışarıya baktıkça içi ürperiyordu.

Telefonum tekrar titremeye başladığında Buse tarafından bu gece ikinci kez arandığımı gördüm ve ışık hızında telefonu açıp kulağıma koydum. Edanın bakışları altında cevap verdim "alo Buse , alo iyi misin ?" Çok geçmeden yanıt geldi " iyiyim. İyiyim biraz dağıttım sadece.. beni bilirsin bazen ucunu kaçırıyorum sen telaşlandırdıysam özür dilerim" "beni ne kadar korkuttuğunun farkında mısın sen? Ha? Attığın konuma geldik gerizekalı eda şuna taksinin parasını ödüyo burası da nere-" buseye bir güzel hesap sorarken bu zamana kadar hiç duymadığım kadar telaşlı ses tonuyla sözümü kesti. "Ne? Ne dedin sen? Hemen geri dönün Nâre hemen, duydun mu beni? O taksiden hiç inmeden geri dönün" sesini kısık tutmaya çalışıyordu ama korkusunu gizliyemiyordu maalesef resmen dumura dönmüştüm. Anksiyete sahibi biriydim ve gerçekten korkmaya başlamıştım. Yine de ona olabildiğince sinirimi koruyarak cevap verdim "Çok geç. İndik ve taksiyi yolladık bile. Ayrıca sen neden benimle kısık sesle konuşuyorsun ve bu evde ne işin var kızım içerde misin nerdesin?" Derken telefon şak diye yüzüme kapandı. Bi edaya bir de telefonuma baktım. Bu koz cidden ne haltlar çeviriyordu acaba. Edayla bulunduğumuz konumu tartışıp tırsarken önünde durduğumuz evin devasa kapısı açıldı. Şimdi öğrenecektik işte Buse hanım içerde ne bok yiyordu.

NÂREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin