3.bölüm

13.8K 409 74
                                    

O akşam sadece evime gidip kitap okumak, bir fincan yeşil çay içmek, yağan karı küçük penceremden seyretmek istiyordum. Belki de dedim kendi kendime, belki de hiç o konuma gitmeyip Buse'nin tekrar beni aramasını beklemeliydim. Hayatımda bir kere olsun başkalarını düşünmeyip kendimi düşünmeliydim. Pişmanlıklarım ruhuma ağır gelirken gerçek hayata döndüm. Dönmek zorunda kaldım.

Benim gerçekten dükkana gitmem lazımdı. Ahmet abi hastaneye gitmek için hala beni bekliyordu. En azından haber vermem lazımdı. Duvardaki kocaman saate baktığımda oniki buçuğa geliyordu. Eğer şimdi çıkarsam yetişirdim. Boğazımı temizleyip, ki bunu yapsam da sesim çatallı çıkmıştı, söze başladım.

"Mirza bak benim işe gitmem lazım. Dün duydun sende Ahmet abinin hastaneye gitmesi lazım ve büyük ihtimalle beni bekliyor şu an."

"Ee, yani?"

"Eesi gitmem lazım işte. Çalışıyorum ben orda kafama göre gitmemezlik yapamam ki. Hem adam beni bekliyor." Beni anlaması için sesimin en yumuşak tonunu kullanmıştım ama işe yaramamıştı.

"Ara o zaman beklemesin."

"Mirza"

"Hatta aramışken işi bıraktığını da söyle."

"N-ne?"

"Duydun. Artık çalışmayacaksın."

"Mirza saçmala lütfen."

Ağlamam tekrardan şiddetlenirken, ayağa kalktı. Yeni farkettiğim uzun dikdörtgen yemek masasının arkasındaki, envai çeşit alkol bulunan vitrinden viski olduğunu tahmin ettiğim şişeyi aldı. Orta rafta bulunan kristal bardağa koyup, bir dikişte içti. Burdan bir an önce defolup gitmek istiyordum.

"Bak, benim çalışmam lazım tamam mı? Lütfen.. kiram var, okulum var, yemem içmem.. aklına gelebilecek herşeyi kendim karşılıyorum ben. Ailemin bana ayıracak bir bütçesi yok. Bu yüzden işimi bırakamam."

"Umurumda değil. Şimdi ara şu Ahmet'i."

"Mirza anlıyorum bana karşı hislerin var, benimle birlikte olmak istiyorsun ama ben buna hazır değilim. Hazır olsam bile şu yaptıklarına bir bak. Tanıştığımız günden beri beni sadece korkutuyorsun ve böyle bir ilişki istemiyorum. Lütfen beni anlamaya çalış. Lütfen."

Gözlerimin içine bakarken kalçasını arkasındaki masaya yasladı. Yüzünde alaycı bir ifade vardı, böyleyken Enes'le daha bi benziyorlardı. O kadar dil dökmüştüm karşılığında tek kelime etmemişti. Koltukta ona dönen vücudumu düzelttim, ayaklarımı kendime çekip ağlamaya devam ettim. Umutsuzluk bütün hücrelerimi esir almıştı.

"Nâre"

Cevap vermedim. İstediğim cevabı alamıcaktım, bu yüzden konuşmama gerek yoktu.

"O akşam.. eğer ki o akşam sana seçenek sunduğumda bana gelmeseydin, o yemeğe gelmeseydin.. bir daha karşına çıkmıcaktım. Kendime söz vermiştim ama sen geldin. O arabaya bindiğin an bütün kapılar kapandı sana. Benim dışımda gidebileceğin bütün o kapıları kendi ellerine kapattın."

Bacaklarımın arasından kafamı kaldırıp şaşkınlıkla ona baktım. Gerçekten eğer onunla gitmeseydim beni cidden bırakıcakmıydı yani. Bana dükkana geldiği o gün neler dediğini hatırlamaya çalıştım;
"Bana bir şans verip beni tanımanı istiyorum. Bu akşam sekizde ikimiz için bir yemek ayarladım. Evden seni yedide alacağım-" zorlanarak devam etti "yani benimle tanışmak istersen. Seni aşağıda bekleyeceğim. Gelmezsen benimle tanışmak istemediğini anlamış olurum."
Doğruyu söylemişti demek. Allah kahretsin keşke Buse'yi dinlemeseydim ve o yemeğe gitmeseydim.

NÂREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin