Bölüm 4: Açıklanamayan Mevzular

166 15 76
                                    

Sabah saatleri, sevgililer günü ancak o günün büyüsüne ait hiçbir şey yok. Yine de şanslarına güneşli bir hava vardı ancak dışarısının soğuk olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Odadaki bir grup insancık sadece hafif bir şekilde cildinin ısındığını hissetti.

Sana ile Seungmin, Hyunjin'in hazırladığı kahvaltılıkları büyük bir iştahla yiyor diğerleri pek sabah kahvaltılarını tercih etmediği için yemek istemiyordu. 

Sana evde tek başına bulunduğunu zannederken sabah sürpriziyle karşılaşmayı beklemiyordu ancak pek yadırgamadan işe gitmeden önce biraz daha zaman geçirmenin tadını çıkarıyor, bir elinde çatal diğer elinde bıçak, topuzla düzene sokmaya çalıştığı saçlarla rahat rahat kahvaltısını yapıyordu.

Seungmin'in ise dün akşamki konseri tatsız geçmiş, konser çıkışı Jeongin Chan ile kalmak istemiş, kendisi ise ne olursa olsun dükkanda kalmayı tercih etmişti. Pek iyi hissettiği söylenemezdi, artık kemikleri "burada kalmak istemiyorum." dermiş gibi isyan edermişçesine keskin bir şekilde ağrırken Seungmin yalnızlıktan sıkıldığı için inatla kafede kalmaya devam ediyordu. Hyunjin'lerin gelmesinden memnundu ama yine de sordu. "Sabahın körü niye geldiniz?"

"İşe gitmeden kahvaltı hazırlayayım dedim size. Yemeyen oldu ama gücenmiyorum tabii ki." Bunun anlamı kesinlikle gücendim demekti.

Normalde acelesi olduğu için kahvaltı öğününü kahveyle geçiren Sana çok mutluydu. "Bu soğuk havada yatağınızdan çıkıp geldiniz, kahvaltımla birlikte yemek istiyorum sizi." 

"Aman ne olacak. Hepiniz özveriyle kafenin açılışına katkı sağladığınız için teşekkür edecektim. Alarmı da taktırdık, her şey tamam. Sizin yardımlarınızla hafta sonu açıyoruz kafeyi. Bir daha kalmaya gelmeyin."

Felix yorgunluk sigarasını yaktı ve dumanı içine çekmesiyle huzurlu bir nefes aldı. "Ne demek, çok eğlenceliydi. Ama mümkünse bir daha sabahın bir körü gruba Changbin'e "Çabuk dükkana gelin." diye yazdırma, kalbimize indi."

Jeongin Hyunjin'in söylediklerini destekler gibi kafasını salladı. "Birlikte harika bir arkadaş grubu olmamış mıydık sizce ya?"

Changbin "Hayır sus." manasında bakış atarken geç kalmıştı bile, Hyunjin onay aldığını fark edince hemen aklındakileri söylerdi. "Bravo canım, nasıl da içimi okudun? Herkes birbirini tanıyormuş esasen. Bakın mesela Jeongin ile Changbin'e örnek vereyim, ortak arkadaşları varmış."

Jeongin Changbin'e dönerken "Chan'dan mı bahsediyor?" diye sordu kısık sesle.

Changbin isteksizce söyledi. "Minho da var. Bu sabah telefonda konuşurken öğrendim."

"İkiniz de Minho'yu tanıyorsunuz yani. Zonguldaklı, soyadı Lee olan Minho?"

"Chan Minho'nun abisi. Ayrıca Minho Adanalı, annesi Zonguldaklı olduğundan kendine Zonguldaklıyım deyip duruyor. Kanı orayı çekiyor işte."

"Hayda, kurtulamıyorum ben Minho'nun familyasından."

Changbin Jeongin'in pek memnun olmadığını görünce keyiflendiğini gösterir gibi sırıttı. "Daha bugün evine döndü zaten artık kurtulma şansın yok. Bir de buraya gelmeden önce memlekete gidip 2 hafta kalmış sonra gelmiş. İyice şiveye kaçıp cozuttu yani haberin olsun."

Hyunjin ihtilafları yatıştırmak için başka bir konuya döndü, o sırada kendi halinde pencereden uzaklara bakıp etrafı duman altı yaparak sigara içen Felix'le konuşmaya başladı. 

"Ayrıca baksana Felix. Bence Jisung'la güzel bir arkadaşlığınız olacak gibi."

Felix hemen uzun uzun dedikodularını dökmeye başladı. "Hyunjin'ciğim bende seviyorum bu çocuğu, güzel dedikodu yapılıyor. Bak geçen ne öğrendim. Seungmin ile Chan bayağı kaynaşmışlar."

hasbihal kafe |chanminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin