Akşama doğru saat yedi, delirmiş gibi yağmur yağıyor ve cama çizgi halinde çarpıyordu.
Hyunjin bir zamanlar Seungmin ve Felix ile sık sık buluştuğu kafede, kollarını birbirine bağlamış, bacaklarını huzursuzca sallıyor, kalın ve siyah kaşlarının altından keskin bakışlarla pencereden dışarı izliyordu. Biraz düşünmeye bırakmıştı kendini ama düşünceler git gide griden siyaha doğru dönüyordu.
Öfkeliydi, gerçekten sınıra gelmişti öfkesi. Bu sefer ağır konuşacaktı.
Karşısına oturmuş Felix önündeki kahve fincanından kafasını ayırmadan Hyunjin'in ağzından çıkacakları bekliyordu. Ona dokunmamıştı, kaç dakikadır durduğunu bilmiyordu ama soğumuş olmalıydı.
Hayatı boyunca kimseye saygı ve korkusu yoktu, ailesine bile. İstisna olarak şu zamana kadar karşılıksız bir sevgiyle kendisini sevip kollamış Hyunjin'e saygısı büyüktü. Ancak son zamanlar ikisinin de ilişkileri ve davranışları bir fırtınadaymış gibi savrulmuştu bile. Felix saygı çizgilerini aşmış, Hyunjin ise güzelliğe ve sanata düşkünlüğünü keserek Felix'e karşı nemrut bir insana dönmeye başlamıştı.
Neden sevdiğini unutmuştu bu kalbi karalarla kaplı çocuğu. Birden aklına gelince konuşmaya başladı.
"Neden seninle arkadaş oldum biliyor musun?" bozgun sessizliğin sonuna geldiklerinde. Felix tüm dikkatini Hyunjin'e yoğunlaştırdı, nedenini ilk defa duyacaktı. "Hiç kimsen olmadığı için."
Zehirli sözleri Felix'in hoşuna gitmediği her haliyle belliydi, hemen inkar etti. "Ben yalnız değilim, hakkımda hiçbir şey bilmiyorsun. Club forever arkadaşlarım var, Taehyung, Jungwoo, Sunoo ve Yeonjun. Beşimiz clubların ayrılmaz sürtükleriyiz."
Hyunjin alaylı bir sesle sordu. "Onların gerçek arkadaşın olduğunu mu düşünüyorsun?"
"Ne yapmaya çalıştığını anladım, aklımı bulandırıp kimin gerçek arkadaşım olup olmayacağına karar verdirtmeye çalışıyorsun. Sırf üzerimde iyi bir etkin var diye kendini vazgeçilmez sanma, senden öyle bir vazgeçerim ki asla arkama bakmadan mutlu ve daha özgür yaşayabilirim. Bunu yaparım gerçekten."
Felix canının yanma korkusuyla son zehirlerini fırlatıyordu ancak Hyunjin bu korkağa kapılmadı.
"O zaman buradan benden vazgeçmiş bir şekilde ayrıldığında olacakları söyleyeyim mi? Mükemmel arkadaşlarında eğleneceksin, gezeceksin, delirmiş gibi içeceksiniz ve sonra evine gideceksin. O kadar yükselişten sonra evinde tüm bu pisliklerle yalnız başına kalınca öyle sefil hissedeceksin ki hayatın bomboş olduğunu düşüneceksin ve o boşluğun içine düşeceksin. O zaman yanında ben olmayacağım."
Felix kalbinin sıkıştığını hissetti, ter basmaya başlamıştı. "O zaman ne yapmalıyım? Ne söylesem ne yapsam, nasıl davransam olmuyor. Yanımda olsan bile asla iyi olmuyorum!"
Hyunjin titreyen ellerinden tuttu sakinleşmesi için. "Kendinden bu kadar kaçma Felix, incinmen çok doğal bir his ve bunu bana ya da başkalarına saldırarak azaltamazsın, daha çok yara açmış olursun sadece. Senin kendi tarzın var, ne desem... Felix tarzıyla hallediyorsun her şeyi. Diğerleri sinir oluyor olabilir ama ben bunu seviyorum."
Felix minnetle gülümsedi. "Felix tarzıyla... Hoşuma gitti."
"İşte bak, gördün mü? Her şeyi düzeltebilirsin bozulmadan. Lütfen bundan sonra kendine sahip çık. Çünkü sen değerlisin."
*
Özenle giyinse de yağmura yakalanmış Seungmin herkesin sığınıp kalabalık yaptığı kafedeki Mino'yu arıyordu. Yağmurun gününü mahvedeceğini düşünmeyecek kadar mutluydu şu an.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hasbihal kafe |chanmin
Fanfiction!yetişkin içerik, yarı texting Farklı yaşantılar Nişantaşı'ndaki Hasbihal Kafe'de buluşur, masaya ne var ne yoksa dökerlermiş