Özel gün olduğu için kafe müşterilere kapatılmış, Hyunjin bodrum katında Seungmin'i koltuğa yatırmış ve deney faresi gibi tüylerini inceleyerek cımbızla kaşlarını alıyordu.
Hemen yanlarında rulo ağda seti vardı, ikisi de şort giyinmiş, tüylü bacakları meydanda, ısıtıcılar sonuna kadar açılmış ve birazdan ne yapacakları malumdu.
İki genç ve çıtır erkek güzellik sırlarıyla baş başa kalacaklardı. Ve içeri girmeye korkan Changbin kapı eşiğinde utangaç bir çocuk gibi parkeleri izliyordu.
Sanki olmaması gereken bir yerde gibi hissediyordu, ancak bu Hyunjin'in umurunda değildi.
"Karşılıklı tüylerimizi yolup yolup eğleniyoruz katılmak ister misin?"
"Ay! Dikkatini topla Hyunjin canımı yaktın. Changbin neye bakıyorsun sen?"
Changbin kafasını tekrar eğdi, yanakları al al olurken sesini yükseltti.
"Türkiye'de erkeğin hası olmak daha kolay biliyor musunuz? Kıl alma derdi yok boşuna yoruluyorsunuz."
Hyunjin gözlüklerinin arkasından dikkatle Seungmin'in kaşlarını almaya geri dönerken bir yandan da Changbin'i onaylamaya çalıştı. Seungmin yeni fark etmişti, evli çift gibi davranıyorlardı.
"Şimdi şöyle ki bazı medeniyetlere göre erkeğin hası olabiliriz ama türk kültürüyle uyuşmuyoruz. Ne yapsak yaranamıyoruz da, bu kültüre uyum sağlamak için ne yapmalıyız ki?"
Changbin dün unuttuğu çantasını hemen ışık hızıyla masadan aldı ve dikildiği kapının pervazına geri döndü. "Uzun süredir benimle yaşıyorsun, daha doğrusu bu coğrafyada. Sen bilmeyeceksin de kim bilecek?"
Hyunjin eline yakışan cımbızı bıraktı ve elini çenesine götürdü. "Haklısın, senin düşüncelerin benim için çok değerli. Kültürümüzü baştan gözden geçirmeli ve anlamalıyım, değil mi?"
Changbin zaferle gülümsedi, sonunda değişik bir şeyler deneyeceklerdi. "Bence öyle yapın. Eh o zaman ben Minho ve Jeongin'in yanına gidiyorum. Biliyorsun ki Minho Jeongin'lerde kalacak, eşyalarını taşıdı ve biraz yorgunmuş -artık ne taşıdıysa-. Chan'la eğlendirmeye gidiyoruz."
"Selamımızı ilet."
"Chan'a selam söyle."
İkili Seungmin'e dönüp baktığında Seungmin'in yanakları kızardı, son cümleyi kesinlikle Chan ile ilgili kurmamalıydı. Bunlar zaten dağ haline getirebilecekleri bu olayın gizliden peşindelerdi.
Hyunjin sorularını yolladı Seungmin'e "Ne yaptın sen büyü mü yaptın Chan'a? Nasıl birden her şeyi kabullenip kuzuya döndü? Bu çocuk erkeklerden hoşlanacak birine de benzemiyordu."
Seungmin yutkundu, her şeyin yolunda olduğunu gösterir gibi doğal olmayan bir şekilde kendini sıkarak gülümsemeye başladı. Sağlıksız bir şekilde birden peydah olan ilişkilerinin nasıl şekillendiğini bilmiyordu ki. "Haha bilmem, bilemem. Aşk işte nelere kadir."
Changbin Seungmin'in ötmeyeceğini anladığında Chan'ı sıkıştırma kararı aldı. Chan kesinlikle bir şey saklayamıyordu, saftiriğin tekiydi. "Seni sıkmıyoruz, kapattık konuyu bitti. Ben gidiyorum haydin selametle."
Hyunjin arkasından heyecanla el salladıktan sonra yalnız kaldığı Seungmin ile uzandığı koltuktan kalkıp oturur pozisyona geldi. O sırada Seungmin Changbin'in söyledikleri ile dalga geçmek için kınuyu açtı.
"Eee, dökül bakalım sence türk kültüründe erkek olmak nasıl bir şey?"
"Aklıma gelenler tam listeyi veriyorum sana, mahalle maçı, taşşak muhabbeti, dövüş, politika ekonomi ve tarih bilgisi hakkında konuşma, dayılanma, her boku bilmese de her şeyi biliyormuş ve yapabiliyormuş gibi davranma, bir daha yan yana gelmeyeceği insanların yanında hava olsun diye kıçtan bir şeyler uydurma, tavla ustalığı, askere canı gönülden gitmek, sarı turborg içmemek."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hasbihal kafe |chanmin
Fanfiction!yetişkin içerik, yarı texting Farklı yaşantılar Nişantaşı'ndaki Hasbihal Kafe'de buluşur, masaya ne var ne yoksa dökerlermiş