Bölüm 10: Beni Niye Öptün?

153 14 176
                                    

Seungmin'in elleri saçlarını hafifçe okşarken Chan'ın dolgun ve yumuşak dudaklarını hissediyor, kapadığı gözlerini ağır ağır açıyordu. Kendine itiraf etmesi gerekirse ilk başta yaptığı hamle yüzünden çok korkmuştu, hızla atan kalbinin patlayacağını hissetmişti.

Ancak Chan'ın yüzünde sinirlenme, tiksinme, yargılama olmamasından cesaret alıyordu  Kendisini keşfeden ürkek ve kararsız bir surat vardı sadece.

Muhtemelen yeni duş aldığı için ıslak saçlarından burnuna ferah ve güzel bir misket limonu kokusu iştahını açtı.

Chan pes edip yumuşak bir şekilde karşılık verdiğinde Seungmin aniden dudağını aralaması için alt dudağını ısırdı ve o anda dilini içeri soktu. Beklemedik harekete şaşıran Chan ilerlemek istese de birkaç saniye aklını kaçırmış Seungmin'e telaşla ayak uydurmaya çalıştıktan sonra nefessiz kaldı. Seungmin bunu fark ettiği an kendini çekti.

Kısaydı ama güzeldi diye iç geçiriyordu sadece.

Chan gelen beklenmedik öpüşmenin ardından kollarının üstünde zor duruyor ve derin nefesler eşliğinde kendini toparlamaya çalışıyordu. Seugmin'in ıslak ve şişmiş dudakları, pembe yanakları ve bakışları her ne kadar davetkar olsa da sordu, sesinde biraz dehşet vardı. "Beni niye öptün?"

Seungmin bunun sorumluluğunu üstlenmeden şakaya vurdu. "Changbin değil miydin? Beni öpse öpse Changbin öperdi şu an." Chan'ın gergin suratı aniden gevşedi ve her şey kontrolünün dışında gerçekleşir gibi her iki yanına yasladığı ellerini yumruk yapıp yatağa vurdu.  

Seungmin lafını düzeltti hemen "Şaka yaptım alınma hemen." kafası sola yattı ve düşündü; gönlünü rahat tutma zorunluluğu yoktu ki. Amacı bu değildi. "Ya da alın. Changbin bana çok iyi davranıyor, eğer öpme şansım olsaydı onunla öpüşürdüm. Senin gibi bir insanla değil."

Tenleri bu kadar yakınken başkasının adını anması sinirlerini bozdu, Chan ne yapacağını şaşırmış halde hemen üzerinden kalktı. "Ne halin varsa onu gör, sarhoşsun, kafayı yemişsin sen." 

Artık başı dönmekten helak olmuş Seungmin söylediklerine odaklanamadan üstündeki beden kalkar kalkmaz çok hızlı sızıp umarsızca uykuya dalmıştı.

Chan onu öylece terk edecekken tekrar dönüp baktı, omuzlarını düşürdü ve yorgunlukla iç çekti. Onu hiçbir şey yapmadan bırakamazdı, tekrar öpüştüğü kişinin yanına döndü ve söylenerek ayakkabısını çıkarıp üstünü örttü.

Yatağına döndüğünde uyuyamamıştı, sabaha doğru erkenden yerinden kalkıp kahvaltı hazırlamaya çalışırken iç sesi hala susmuyordu, sanki başka bir insan varmışçasına kafasında konuştu.

"Sabah işe yetişmem gerekiyor o yüzden Seungmin'e not bırakıp giderim. Evet, böylesi daha iyi. Kimse kimseyi utandırmadan, gereksizce gerilmeden her şeyi bitiririz. Gerçi Seungmin'in de işi var, telefonumu burada bıraksam ve alarmı sekize kurup kaçsam... Sonra Seungmin uyandığında masanın üstündeki notu görse... Herhalde en erken saat sabah sekizde başlıyordur işi, yedi buçuğa kursam yetişir mi? Şu an saat kaç? Saat yedi-"

Böyle içi içini yerken, birden kapıdan gelen ince bir "Günaydın" mırıltısıyla koptuğu dünyaya geri düşermişçesine irkildi. Korkak bir kediydi şu an.

Seungmin hala kapı eşiğinde dikilirken arkası dönük Chan'a konuşmaya devam ediyordu. "Hoşuna gitmeyebilir ama ben dünü hatırlıyorum."

"Nasıl yani?" sonunda dönüp masayla gereksizce uğraşmayı bırakabilmişti.

Seungmin bakışlarını Chan'dan ayırmadan beklenilenden sakin bir ses tonuyla cevapladı. "Seni öpmüştüm ya onu diyorum, bunu şey olarak görebilir misin? Sadece bir dudak birleşmesi, tamam araya biraz dil girdi ama... aman neyse." 

hasbihal kafe |chanminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin