~Bölüm 1~

401 7 3
                                    

Herkese merhaba,
Bu hikayeyi seneler önce yazmış ve bitirmiştim. Sonrasında duygusal bir çöküntü yaşadığım aylarda hikayeyi Wattpad'den kaldırmıştım. Şimdi ise geçen gün tekrardan yüklediğim Pages uygulamasında bu hikayenin orada kaldığını gördüm. Ve bence bu bir işaretti. Bu yüzden tekrar buraya yüklüyorum...

Hikayeyi küçük yaşlarda yazmış olduğumdan, yazım yanlışları ve çocuksu olaylara çok fazla takılmamanızı rica ediyorum.

Umarım eskisi kadar okunup beğenilir...

Sizi daha fazla tutmadan anlayışınız için için teşekkür eder ve iyi okulara dilerim...
<3

~~~

Hep insanları merak etmişimdir. Aslında tam olarak evlerinin kapıları kapandıktan sonra olanları merak ederim. Üzgün bir insan mesela, evinin kapısı kapandıktan sonra mutlu mudur? Yoksa üzgün olmaya devam mı eder? Yada mutlu bir insan evinin kapısı kapandığında hala mutlumudur? Yoksa yüzündeki maskeyi düşürüp mutsuzluğuyla baş başa mı bırakılır?

İşte kafamdaki sorular tam olarak bundan ibaretler. İnsanların evleri. Utanmayıp bir gün evlerinin tek tek ziline basıp "iyi misiniz?" yada "dışardaki hayatınız nasıl?" gibi sorular sorabilirdim. Ama muhtemelen bana küfredip kapılarını suratıma çarparlar yada akıl sağlığım konusunda beni polise şikayet edebilirlerdi. Gerçi biraz haklılardı sanırım. Kim her kapıyı çalıp, böylesine saçma konuları sorup, insanları rahatsız edebilme potansiyeline sahip olabilir ki? Ben mi? Hiç sanmıyorum.

"Esin geldik hadi." Sesin sahibi olan Tuğçe'ye baktım. Otobüsün orta kapısında durmuş beni bekliyordu. Hemen oturduğum koltuktan kalkıp onun yanına gittim. Hep bir sevgilisi olmak zorunda olan Tuğçe'ye erkek arkadaşı arıyorduk. Halbuki eski sevgilisinden dün ayrılmıştı. Aşk acısı yaşayan tiplerden değildi. Hatta aşk acısı çekenlere hep "soğanla çıkmıyorsun abartma" derdi. Dün akşamda instagram takipçilerinden onu takip eden erkeklerin profillerine inçelemiştik. Gerçi ben 100 kişiden sonra uyumuştum ama Tuğçe uyumamış istediği erkek tipini bulmuştu.  Yani kendisine yakışanı bulmuştu.

"Esin baksana çocuğun göz rengi aynı benimki gibi mavi" dediğinde telefonundaki fotoğrafa baktım. Çocuğun instagramını inceliyordu. Tabi ben buna 'gizli taciz' diyordum.

"Evet Tuğçe göz renginiz aynı hadi evleninde rahat bırak beni" dedim tüm bıkkınlığımla.

"Aşk olsun Esin sen de mi sıkıldın benden? Üzüyorsun bak beni" dediğinde ona baktım dudağını hafif büzmüş bana bakıyordu.

"Ya Tuğçe ne yapıyım? Dün akşamdan beri bunalttın beni. 3 tane sahte hesap açıp çocuğu taciz ettin. Ve şimdide yetmiyor gibi çocuğun hesabını çökeltiyorsun. Bu da yetmiyormuş gibi beni de peşinden sürüklüyorsun. Ben sıkılıyorum böyle şeylerden. Beni bilmiyormuş gibi konuşma lütfen" değip yorgun ayaklarıma baktım. Tuğçeyle lise bir den beri yani 4 bucuk yıldır arkadaştık. Tuğçeyi okulda kimse sevmezdi. Nedeni tabiki havalı olmasıydı. Bende okuldaki şu cam kenarının en arka sırasında oturan kızdım. Hani şu görünmez olan. O yüzden sadece benimle konuşurdu. Ve nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde 4 yıldır arkadaştık.

"Kuzum ayıp ediyorsun vallahi. Ben seninkilerde sesimi çıkarmamıştım" dedi asılmış yüz ifadesiyle. Hala şirinlik yapmaya çalışıyordu.

"Tuğçe arkadaşlığımızdan beri benimki diye bir şey olmadı" dedim hatırlatırcasına. Tuğçe telefonu çantasına koyarken durdu. Bana bakıp tekrar karşıya baktı.

"Neyse bu konuyu sonra konuşuruz. Gelmişler" değip saçını geri attı ve adımlarını hızlandırdı. Önümüzdeki kafeye baktığımda ikiside ayaklandı. Balkon gibi yere geçmişler camdan bize bakıyorlardı.

KUSURLU Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin